1- Sosyal medyada içerik üretme fikri nasıl ortaya çıktı ve ne zaman başladınız?
Sosyal medyada içerik üretme fikrim, 2015 yılında kansere yakalandığım dönemde vakit geçirmek için yoğun şekilde kitap okumaya başlamamla ortaya çıktı. Instagram’da kitap bloggerlarının hesaplarını keşfedince, ben de kendi kitap yorumlarımı paylaşabileceğim bir blog hesabı açmaya karar verdim. Yaklaşık 3-4 yıl boyunca kitap eleştirileri ve incelemeleri yaptığım bir platform yönettim.
Zamanla içeriklerim sadece kitaplarla sınırlı kalmadı. Pandemi döneminde sağlıklı beslenme
alışkanlıklarımı, spor rutinlerimi ve aile hayatımı Instagram ve YouTube’a yansıttıkça,
takipçilerimin kişisel hayatıma olan ilgisi arttı. Böylece hesabım doğal bir şekilde lifestyle
içeriklere evrildi. Bugün de hem günlük yaşamımı hem de sağlıklı yaşamla ilgili
deneyimlerimi paylaşarak, samimi ve ilham verici bir içerik anlayışıyla devam ediyorum.
2- Influencer kimliğinizin yanında diyetisyen olarak danışan alıyorsunuz ve yüksek
lisansa da başlamıştınız. Böyle yoğun bir hayat sürerken motivasyonunuzu nasıl
koruyorsunuz ve zamanınızı nasıl yönetiyorsunuz?
Yoğun tempoda çalışmak bazen zorlayıcı olsa da, motivasyonumu yüksek tutan en büyük
etken yaptığım işlerden gerçekten keyif almam. Hem içerik üretmek hem de diyetisyen olarak
danışanlarıma destek olmak benim için bir işten öte, hayatımın bir parçası. Yüksek lisans ise
bu süreci akademik olarak güçlendiren önemli bir adım.
Bu dengeyi sağlamak için disiplinli olmaya özen gösteriyorum. Uyku düzenimi korumak,
sporumu aksatmamak ve beslenmemi planlamak bana zaman kazandırıyor. Haftalık yemek
hazırlıkları ve erken kalkma rutini bu süreçte en büyük destekçilerim.Tabii ki spontane içerik
çekimleri ve ani gelişen projeler bazen düzenimi bozabiliyor. Ancak planlı olmanın yanı sıra
esnek olmayı ve değişime hızlı adapte olmayı öğrendim.
En büyük motivasyon kaynağım ise takipçilerimle kurduğum bağ. Onlarla sadece içerik
paylaşmıyor, birlikte öğreniyor ve ilham verici bir yolculuk sürdürüyorum.
Benim için bu tempoyu sürdürmenin sırrı disiplin, esneklik ve tutkuyu dengede tutmak.
Yorucu olsa da, her günü gelişim için bir fırsat olarak görüyorum.
3- Diyetisyen olmaya nasıl karar verdiniz? Bu alandaki yolculuğunuz nasıl başladı?
(Siz meslek seçimi yaparken nelere dikkat etmiştiniz?)
Kanser sürecim ve ergenlik yıllarım boyunca yaşadığım kilo dalgalanmaları, beslenmeyle
ilişkimi her zaman karmaşık hale getirdi. Küçük yaşlardan itibaren kilomla ilgili kaygılar
taşıdım ve bu süreç yeme bozukluklarıyla iç içe geçen bir döneme dönüştü.
Tedavi sürecinde aldığım kilolarla birlikte bir diyetisyenden destek aldım ve onun beslenmeye
bakış açısı benim için büyük bir farkındalık yarattı. Sağlıklı beslenmenin aç kalmak değil,
sürdürülebilir bir yaşam tarzı olduğunu keşfetmek bakış açımı tamamen değiştirdi.Başlangıçta psikiyatrist olmayı düşünürken, beslenme biliminin aslında aradığım tüm
dinamikleri barındırdığını fark ettim. Diyetisyenlik, sadece fiziksel sağlığı değil, zihinsel ve
duygusal iyilik halini de kapsayan, insanlara dokunan bir meslek.
Bugün geriye dönüp baktığımda, yaşadığım tüm süreçlerin beni olması gereken yere
yönlendirdiğini görüyorum. Beslenmenin yalnızca fiziksel değil, bütünsel bir dönüşüm aracı
olduğunu deneyimlemek ve bunu danışanlarıma da aktarabilmek en büyük motivasyonum.
4- Bir diyetisyen ve kilo verme sürecini sosyal medyada paylaşan biri olarak sizce
beden algımızı pozitif yönde nasıl değiştirebiliriz ve nasıl kendi bedenimizle
barışabiliriz?
Beden algımızı pozitif yönde değiştirmek, aslında dışarıdan gelen yorumlardan çok,
kendimizle nasıl bir ilişki kurduğumuzla ilgili. Yıllarca kendi bedenimle mücadele eden biri
olarak şunu öğrendim: Sürekli değişmeye çalışmak yerine, bedenimizi anlamaya, ona iyi
bakmaya ve onunla uyum içinde yaşamaya odaklanmalıyız.
Sosyal medyada kilo verme sürecimi paylaşırken, hep şu dengeyi korumaya çalıştım: Sağlıklı
olmak, belirli bir kalıba girmek değil; sürdürülebilir, iyi hissettiren alışkanlıklar geliştirmek
demek. Diyetisyen kimliğimle de danışanlarıma hep bunu anlatıyorum: Kendi bedeninizin en
iyi versiyonu olmak, başkalarına benzemeye çalışmaktan çok daha değerli.
Bedenimizle barışmanın en önemli yollarından biri, ona saygı duymak. Bu beden sahip
olduğumuz tek evimiz, o yüzden onu sahiplenmeyi, kabul etmeyi ve en iyi şekilde bakmayı
denememiz gerek. Ona iyi bakmak, onu cezalandırmak değil; beslenme, hareket ve zihinsel
iyi oluşla desteklemek demek. Mükemmellik peşinde koşmak yerine, güçlü, sağlıklı ve
enerjik hissetmeye odaklanmak beden algımızı değiştirmede büyük bir adım.
Sosyal medyada maruz kaldığımız kusursuz beden algısının farkında olup, gerçekçi ve
sürdürülebilir bir bakış açısı benimsemek de çok önemli. Bedenimizi sevmek, her gün
kendimize nazik olmayı seçmekle başlıyor. Ve en önemlisi, bedenimiz değişse bile,
kendimize olan değerimizin değişmemesi gerektiğini kabul etmek.
5- Sizce sağlıklı yaşam denince en çok yanlış anlaşılan şey nedir?
Bence sağlıklı yaşamın en büyük yanlış anlaşılmalarından biri, bunun sadece ‘diyet yapmak’
veya belirli bir beden ölçüsüne ulaşmakla eş değer görülmesi. Oysa sağlıklı yaşam, bir hedef
değil, sürdürülebilir bir yolculuk. Sosyal medyada sıkça karşılaştığımız ‘mükemmel
beslenme’ ve ‘kusursuz vücut’ algıları, sağlıklı yaşamı bir zorunluluk gibi gösteriyor. Halbuki
bu, kendini aç bırakmak ya da sürekli kısıtlamalar içinde yaşamak değil; bedeninle uyum
içinde hareket etmek ve iyi hissettiren seçimler yapabilmek demek. Sağlıklı yaşam bir
‘mükemmellik yarışı’ değil; kendini keşfetmek, dinlemek ve en iyi versiyonunla uyum içinde
olmakla ilgili. Ve en önemlisi, bu süreci kendini cezalandırarak değil, keyifle yaşayarak
ilerletmek gerek.
6- Daha sağlıklı bir yaşam için düzenli spor ve dengeli beslenmeyi hayatınıza nasıl
entegre edebiliriz, siz bunu nasıl sağlıyorsunuz?
Sağlıklı yaşamı sürdürülebilir kılmak için bunu bir zorunluluk gibi değil, hayatın doğal bir
parçası olarak görmek gerekiyor. Sporu ve dengeli beslenmeyi hayatıma entegre ederken ençok faydalandığım şey planlama ve esneklik dengesi. Haftalık yemek hazırlıkları yaparak
sağlıklı seçimleri kolaylaştırıyorum ama kendime katı kurallar koymuyorum. Sporu ise bir
zorunluluk değil, bedenime iyi hissettiren bir alan olarak görüyorum. Bence en büyük yanılgı,
sağlıklı yaşamın kusursuz ilerlemesi gerektiği düşüncesi. Oysa önemli olan, istikrarlı olmak
ve süreç içinde kendine uyum sağlamak. Her şeyin mükemmel olmasını beklemek yerine,
elimizdekilerle en iyi versiyonumuzu yaratmaya odaklanmalıyız. Çünkü sağlıklı olmak,
yalnızca fiziksel değil, zihinsel ve duygusal olarak da iyi hissetmekle ilgili.
7- Tatillerde ya da seyahatlerde sağlıklı beslenme rutininizi nasıl koruyorsunuz?
Tatillerde ve seyahatlerde sağlıklı beslenme rutinimi korumaya çalışsam da, önceliğim her
zaman esneklik ve dengeyi sağlamak. Seyahat, yeni yerler keşfetmek ve deneyimlemek
demek, bu yüzden kendimi katı kurallarla kısıtlamaktansa bilinçli tercihler yaparak dengeyi
bulmaya odaklanıyorum.
Önceden küçük hazırlıklar yapmak işimi kolaylaştırıyor. Yanıma sağlıklı atıştırmalıklar
alıyorum, su tüketimime dikkat ediyorum ve gün içinde hareket etmeyi ihmal etmiyorum.
Ancak bir öğünde daha fazla kaçırdıysam, diğer öğünlerde daha hafif beslenerek doğal bir
denge kuruyorum.
Bence en büyük hata, tatillerde ‘nasıl olsa bozuldum’ diyerek tamamen kontrolü bırakmak ya
da her şeyi mükemmel yapmaya çalışarak stres olmak. Sağlıklı yaşam, anın tadını çıkarırken
bilinçli seçimler yapabilmekle ilgili. Önemli olan, seyahatten döndüğünde kaldığın yerden
devam edebilmek, çünkü sağlık bir maraton, kısa vadeli bir yarış değil
8- Bullet journaling yaptığınızı takipçilerinizle paylaşmıştınız peki bu hobiniz nasıl
başladı ve yapmak isteyenlere tavsiyeniz ne olur?
Bullet journaling benim için sadece bir planlama yöntemi değil, aynı zamanda anılarımı
sakladığım, zihnimi toparladığım ve beni rahatlatan bir alan. Kimi zaman günlük, kimi zaman
anı defteri, kimi zaman da planlama aracı olarak kullanıyorum. Her sayfası, o an ihtiyacıma
göre şekilleniyor ve tam da bu yüzden çok özel.
Başlangıçta yoğun tempomu yönetmek için başlamış olsam da, zamanla bir hobiye dönüştü.
Klasik ajandalar yerine özgürce şekillendirilebilen bir sistem arayanlar için harika bir
seçenek. En güzel yanı, tamamen kişisel olması.
Başlamak isteyenlere en büyük tavsiyem, mükemmel olmaya çalışmadan ilerlemeleri. Süslü
çizimler yapmak ya da kurallara uymak zorunda değilsiniz; önemli olan, size iyi hissettiren ve
hayatınızı kolaylaştıran bir sistem oluşturmak. Hatalarla, yanlış çizimlerle dolu da olsa,
anılarınızı biriktiren şey tam da bu özgürlük. O yüzden denemekten çekinmeyin, zamanla
kendi tarzınızı oturtacaksınız.
9- Fonksiyonel besinler (probiyotikler, süper gıdalar vb.) hakkında neler
düşünüyorsunuz? Bunları günlük hayatımızda nasıl kullanabiliriz?
Fonksiyonel besinler, yalnızca temel besin öğelerini sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda
genel sağlık ve iyi oluş üzerinde olumlu etkileri olan besinler. Probiyotikler, omega-3
kaynakları veya antioksidan açısından zengin besinler gibi birçok farklı gruba ayrılıyorlar.
Ancak burada önemli olan, bu besinleri bir ‘mucize’ gibi görmek yerine, dengeli vesürdürülebilir bir beslenme rutininin parçası olarak ele almak. Ben günlük hayatımda
probiyotikleri fermente gıdalar (yoğurt, kefir, turşu) yoluyla almayı tercih ediyorum. Omega-3
kaynaklarını düzenli tüketmeye çalışıyor, antioksidan açısından zengin besinleri (böğürtlen,
yaban mersini, kakao) beslenmeme dahil ediyorum. Ancak hiçbir besini tek başına mucizevi
görmeden, genel beslenme dengemi koruyarak tüketmeye özen gösteriyorum. Bence
fonksiyonel besinleri hayatımıza entegre etmenin en iyi yolu, onları karmaşık hale
getirmeden, basit ve ulaşılabilir seçeneklerle günlük rutine dahil etmek. Bir smoothie’ye keten
tohumu eklemek, yemeklere zerdeçal katmak ya da günde bir porsiyon fermente gıda
tüketmek bile uzun vadede büyük fark yaratır. Önemli olan sürdürülebilir bir denge kurmak
ve sağlıklı beslenmeyi bir zorunluluk değil, keyifli bir yaşam biçimi haline getirmek.
10- Çocukluğunuzda yediğiniz sizin için nostaljik olan yemek hangisidir?
Çocukluğumun en nostaljik yemeği kesinlikle mıhlama. İlk kez anneannemin elinden
yemiştim ve o anın sıcaklığı, kokusu ve lezzeti hala aklımda. Ne zaman mıhlama yesem, o
günlere geri döner, onunla geçirdiğim anıları hatırlarım.
11- Diyetisyenlik mesleği ile ilgili en büyük yanılgılar nelerdir?
Diyetisyenlik hakkında en büyük yanılgılardan biri, sadece kilo verdiren ya da diyet listesi
yazan biri olduğumuz düşüncesi. Oysa bu meslek, çok daha kapsamlı ve insan sağlığını her
yönüyle ele alan bir bilim dalı. Beslenme; fiziksel, zihinsel ve duygusal iyi oluşun temel
taşlarından biri ve diyetisyenlik de sadece ‘ne yenilip ne yenilmeyeceğini’ söylemekten ibaret
değil.
Bir diğer yanılgı ise, sağlıklı beslenmenin herkes için tek bir kalıp olduğu inancı. Oysa
beslenme tamamen kişiye özgüdür. Bir besin birine iyi gelirken, başka biri için uygun
olmayabilir. Diyetisyenlik, bireyin yaşam tarzına, ihtiyaçlarına ve sağlığına göre en
sürdürülebilir beslenme şeklini belirlemeyi içerir.
Bence en önemli nokta, sağlıklı beslenmenin kısıtlamalarla dolu bir süreç olmadığını
anlamak. Diyet, yasaklar listesi değil; dengeyi bulmak ve hayatın her alanında iyi hissetmeyi
destekleyen bir yaşam biçimi. Bu yüzden bir diyetisyen olarak amacım, insanlara ‘nasıl kilo
verilir’ sorusundan çok, ‘sağlıklı yaşam nasıl sürdürülebilir’ sorusunun cevabını vermek.
12- Kahvaltı gerçekten günün en önemli öğünü mü? Ara öğünler şart mı?
Kahvaltının günün en önemli öğünü olduğu algısı aslında kişiye ve yaşam tarzına bağlı olarak
değişir. Günün ilk öğünü önemli ama bunu illa ‘kahvaltı’ olarak adlandırmak zorunda değiliz.
Önemli olan, kişinin biyolojik ritmine ve yaşam tarzına uygun bir beslenme düzeni
oluşturması.
Örneğin, gece mesaisinde çalışan, nöbet tutan ya da sık seyahat eden danışanlarım var. Onlar
için ‘sabah kahvaltısı’ klasik anlamda uygulanabilir değil. Aynı şekilde, kahvaltı yapmayı
sevmeyen biri için de zorunlu hale getirmek sürdürülebilir bir yöntem olmaz. Burada asıl
mesele, günün ilk öğününü yeterli ve dengeli hale getirmek. Sağlıklı beslenme, katı kurallarla
değil, kişinin yaşam ritmine ve ihtiyaçlarına uyum sağlayan esnek bir düzenle mümkün olur.
13- Yoğun çalışanlar ya da öğrenciler için pratik ve sağlıklı beslenme önerileriniz var
mı?Yoğun çalışanlar ve öğrenciler için sağlıklı beslenmeyi sürdürülebilir kılmak, zaman
yönetimiyle doğrudan bağlantılı. Gün içinde sağlıklı tercihler yapabilmek için en etkili
yöntem, önceden küçük hazırlıklar yapmak.
Benim en çok önerdiğim pratik yöntemlerden bazıları: Geceden hazırlanan yulaf tarifleri,
sabah çıkarken yanına alıp pratik şekilde tüketilebilir. Dondurucuya konan mücver harçları,
hızlıca pişirilip öğün kurtarıcı olabilir. Haşlanmış bakliyatları porsiyonlayarak dondurmak,
salatalara ya da yemeklere ekleyerek besleyici bir alternatif sunar. Hafta başında yıkanıp
porsiyonlanan salata yeşillikleri, hem zaman kazandırır hem de sağlıklı bir öğünü anında
hazırlamayı kolaylaştırır. Evde hazırlanan tam tahıllı sandviçler, yoğun günlerde hızlı ve
dengeli bir seçenek olur.
Özetle, sağlıklı beslenmenin sürdürülebilir olması için hazırlıklı olmak gerekiyor. Yemek
yapmak için her gün uzun saatler harcamak yerine, küçük ama etkili önlemlerle yoğun
tempoda bile sağlıklı beslenmek mümkün. Planlı olmak, doğru alternatifleri bulmak ve süreci
kendin için kolaylaştırmak, sağlıklı yaşamı bir zorunluluk değil, keyifli bir alışkanlık haline
getirir.
14- Sosyal medyada takipçilerinizle iletişim kurarken dikkat ettiğiniz en önemli şey
nedir?
Sosyal medyada takipçilerimle iletişim kurarken en çok önemsediğim şey samimiyet,
doğruluk ve karşılıklı saygı. Profilim tek bir alana sıkışmış değil; beslenmem, sporum,
giydiklerim, gittiğim yerler… Yani hayatımın birçok yönünü paylaşarak insanlarla daha
gerçek bir bağ kurmaya çalışıyorum. Bu yüzden onların isteklerini ve içerik önerilerini
dikkate almayı seviyorum, çünkü burası tek taraflı bir alan değil, bir etkileşim platformu.
Ancak sosyal medyanın her zaman pozitif bir yer olmadığını da biliyorum. Eskiden her
eleştiriye açıklama yapma ihtiyacı hissederdim ama zamanla herkesi ikna etmenin imkansız
olduğunu öğrendim. Eğer bir yorum yapıcı bir eleştiri içeriyorsa teşekkür edip konuyu
kapatıyorum. Ama eğer saygısız bir yorumsa, ya siliyor ya da kişiyi engelliyorum. Çünkü
kimsenin benim alanımda bana veya bir başkasına saygısızca yaklaşmasına izin vermek
zorunda değilim.
Benim için sosyal medya gerçek hayatın bir uzantısı. Burada da tıpkı hayatta olduğu gibi,
değer verdiğim insanlarla iletişimde kalmayı ve sağlıklı bir etkileşim alanı oluşturmayı
önemsiyorum.
15- Takipçilerinizin hayatında fark yarattığınızı hissettiğiniz bir anı bizimle paylaşır
mısınız?
Takipçilerimle kurduğum en değerli bağ, onların hayatlarında bir fark yarattığımı hissettiğim
anlar. Kendi yolculuğumu paylaşırken hiçbir zaman mükemmel bir hayat çizmek gibi bir
amacım olmadı. Aksine, kilo verme sürecim, yeme bozukluğu ile mücadelem ve kanser
sürecimle birlikte, sosyal medyada gördüğümüz insanların da mükemmel olmadığını, herkesin
kendi zorluklarıyla yüzleştiğini göstermek istedim.
Beni en çok etkileyen şey, bu paylaşımların insanlara ilham vermesi. Geçirdiğim süreçlere
rağmen hayatıma devam edebilmem, hep daha iyisi için çabalamam birçok kişinin kendi
hayatına bakışını değiştirmiş. “Senin hikayeni gördükten sonra ben de adım attım”diyenlerden, “Seni takip etmek bana güç veriyor” mesajlarını okumak, bu platformda sadece
içerik üretmekten çok daha fazlasını yaptığımı hissettiriyor.
Benim için en büyük fark yaratma hissi, insanlara mükemmel olmak zorunda olmadıklarını,
zor süreçlerden geçseler bile yeniden başlayabileceklerini hissettirebilmek. Eğer
paylaşımlarım birinin hayatında küçük de olsa bir fark yaratıyorsa, sosyal medyanın benim
için en değerli anlamı da bu oluyor.
16- Sosyal medyada ürettiğiniz içeriklerle pek çok farklı konuda insanlara ilham
oluyorsunuz peki sizin hayatta ilham aldığınız kişi/kişiler kimdir?
Hayatta ilham aldığım tek bir kişi yok, çünkü ilhamın farklı anlarda, farklı insanlardan ve
hatta yaşadığım deneyimlerden geldiğine inanıyorum. Zorluklarla karşılaşınca pes etmeyen,
sınırlarını aşan ve hayatını kendi kurallarıyla şekillendiren insanlar beni hep etkilemiştir. Ama
en büyük ilham kaynağım kesinlikle annem.
Herkesin hayatta bir kahramanı vardır, benimki de annem. O, yaşadığı tüm zorluklara rağmen
her zaman güçlü duran, kendisi için çabalayan ve hep daha iyisini yapmak için adım atan biri.
Çocukken, onun çalışan bir anne olmasına rağmen her sabah bizi kahvaltımızı hazırlayıp
okula göndermesi, beslenme çantalarımıza kadar düşünmesi, işten yorgun gelse bile evde
sıcacık bir yemek hazırlaması bana hep ilham verdi. Derslerimizle ilgilenirken, bizi spora ve
sanata yönlendirmesi, her şeye vakit bulabilmesi benim için müthiş bir örnek oldu. Ama en
çok hayran olduğum şey, tüm bunları yaparken **kendinden vazgeçmeyen bir kadın**
olması.
Evde, işte, sosyal hayatında ve hobilerinde hep bir denge kurarak ilerledi. El işleri, örgüler,
nakışlar yapıp bunları satışa çevirmesi bile üretkenliğinin bir yansıması. Kanser sürecimde işi
bırakıp benim yanımda olması ise hala beni en çok şaşırtan ve duygulandıran şeylerden biri.
Ama asıl ilham verici olan, o zorlu süreçlerden sonra bile kendini bırakmaması, hayata
tutunmaya devam etmesi.
Bana güçlü olmayı, pes etmemeyi, kendim için de bir şeyler yapmayı annem öğretti. Onun
sayesinde hayatta ne yaşarsam yaşayayım devam edebilme gücünü kendimde bulabiliyorum.
17- Eski youtube içeriklerinizden kitap okumayı sevdiğinizi biliyoruz. Şu ana kadar
okuyup en çok sevdiğiniz kitap hangisi oldu ve KalemlİK okuyucuları için bir
kitap önerebilir misiniz?
Kitap okumak benim için vazgeçilmez bir alışkanlık ve doğru kitabı bulduğunuzda
hayatınızda bambaşka bir kapı açılabileceğine inanıyorum. Bir okurdan tek bir kitap
önermesini istemek biraz haksızlık olur çünkü bu gerçekten zor bir seçim! Ama en sevdiğim
ve herkese önerebileceğim kitaplar arasında Ateşböceği Yolu, Şeker Portakalı ve Gizli Bahçe
var.
Her biri, okurken beni farklı duygulara sürükleyen ve uzun süre etkisinden çıkamadığım
kitaplar. Ateşböceği Yolu, dostluk ve hayatın getirdiği zorluklarla yüzleşmeyi anlatan
dokunaklı bir hikaye. Şeker Portakalı, çocuk ruhunun saflığını ve hayal gücünün gücünü
hatırlatan klasiklerden biri. Gizli Bahçe ise umut, değişim ve iyileşme üzerine büyüleyici bir
anlatı sunuyor.Kısacası, kitap okumak sadece bir hobi değil, dünyayı farklı gözlerle görmenin bir yolu. Eğer
henüz sizi gerçekten içine çeken bir kitap bulamadıysanız, belki de doğru kitapla henüz
karşılaşmamışsınızdır!
18- Geçtiğimiz sene seyahat ettiğiniz içerikler paylaşmıştınız. Gezdiğiniz yerler
arasından en sevdiğiniz yer neresi oldu, gelecekte en çok hangi şehir/ülkeleri
ziyaret etmek istersiniz?
Gezdiğim yerler arasında en sevdiklerim biraz klişe ama sanırım bu cevabım bir rom-com
aşığı olarak kimseyi şaşırtmaz. Paris ve Londra, kendine has enerjisiyle beni en çok etkileyen
şehirler oldu. Özellikle Londra, kültürel çeşitliliği ve metropol havasıyla ileride yaşamak
isteyebileceğim bir yer gibi hissettirdi.
Gelecekte gitmek istediğim yerlerin konseptleri ise tamamen farklı. İlk önceliğim Bali;
arınmak, kafa dinlemek ve tamamen doğayla iç içe olmak için mükemmel bir rota gibi
geliyor. Diğer yandan, daha kuzeyde bambaşka bir atmosfer deneyimlemek istiyorum.
Finlandiya, Norveç ve Stockholm gibi soğuk iklimleri keşfetmek, kışın sunduğu o farklı ve
huzurlu enerjiyi hissetmek beni çok heyecanlandırıyor.
Bir yanda tropik kaçış, diğer yanda kuzeyin dinginliği… İkisinin de bana bambaşka
deneyimler yaşatacağını düşünüyorum.
19- Kariyeriniz için 2024 yılında sizin için en unutulmaz anı/olay ne oldu bizimle
paylaşır mısınız?
2024, kariyerim açısından unutulmaz anlarla doluydu ama en çok aklımda kalan şey, sağlıkla
ilgili yaşadığım zor bir süreci insanlarla paylaşmamdı. Bir diyetisyen olarak, tanısı
konulamayan bir hastalık sebebiyle 20 kilo aldığım bir dönem geçirdim. Başta bu durum beni
fazlasıyla gerdi ve sosyal medyadan uzaklaşma isteği yarattı. Ancak sürecimi en şeffaf haliyle
paylaşmaya karar verdiğimde, beklediğimden çok farklı bir karşılık aldım.
Kilo almış bir diyetisyen olarak eleştirilmekten korkarken, aksine takipçilerimden,
meslektaşlarımdan ve çevremden büyük bir destek gördüm. İnsanların, hayatın her zaman
kontrol edilebilir olmadığını, sağlık gibi faktörlerin her şeyi değiştirebileceğini fark etmeleri
bana da çok şey kattı. Bu süreç, takipçilerimle olan bağımı güçlendirdi ve sosyal medyada
mükemmel görünme baskısının aslında ne kadar yersiz olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Benim için hem zorlayıcı hem de dönüştürücü bir deneyimdi. Bazen en büyük korkularımız,
bizi en güçlü bağlarla buluşturabiliyor. Bu yüzden 2024, kariyerimde sadece mesleki gelişim
değil, insanlarla daha derin bir bağlantı kurduğum bir yıl oldu.
20- Son olarak, takipçilerinize ileride sunmayı düşündüğünüz özel projeler ya da
içerikler var mı?
İleride takipçilerimle daha fazla etkileşim kurabileceğim, gerçekten fayda sağlayacak projeler
üretmeyi planlıyorum. Sosyal medyada her zaman hayatımın farklı yönlerini paylaştım, ancak
artık bu süreci daha derinleştirerek bilgi ve deneyimlerimi kalıcı hale getirmek istiyorum. En
büyük hayallerimden biri, sağlıklı yaşamın sürdürülebilir ve herkes için ulaşılabilir olduğunu
anlatan bir kitap yazmak. Bunun yanı sıra, sağlıklı yaşamı sadece diyet listelerinden ibaretgörmeyen, bütüncül bir deneyim sunan bir alan yaratma fikri beni en çok heyecanlandıran
projelerden biri.
Dijital tarafta ise, takipçilerimle daha interaktif içerikler üretmeyi hedefliyorum. Beslenme ve
sağlıklı yaşam içeriklerine ek olarak, modaya olan ilgimi yansıtan kombin videoları ve
yaşadığım olaylarla ilgili anılarımı paylaştığım içerikleri de eklemek istiyorum. Belki bir vlog
serisi, belki uzun zamandır aklımda olan bir podcast fikri… Benim için sosyal medya sadece
bilgi paylaşmak değil, hayatın farklı yönlerini içten bir şekilde aktarabilmek demek. Ne
yaparsam yapayım, hem mesleğimi hem de ilgi alanlarımı bir araya getirerek, takipçilerimle
güçlü bir bağ kurmaya ve samimi içerikler üretmeye devam edeceğim
Sevgili KalemlİK Okurları, Keşfetmeye Değer ekibi olarak bu yazımızda sizlere Ihlamur Kasrı’dan bahsedeceğiz. İstanbul’un en…
“Dünya harabeye dönerken biz aşık olmakla uğraşıyoruz.” Merhaba sevgili KalemlİK okuyucuları! Bugün birlikte inceleyeceğimiz film,…
Rezonans kelimesi, fiziksel olarak titreşimlerin birbirini etkilemesi anlamına gelir. Rezonans kanunu ise benzer frekansta titreşen…
1) Röportajı kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz, biraz kendinizden bahseder misiniz? Ben Tutya Yılmaz, 25…
Merhaba Sevgili KalemlİK Okurları! Baharın gelişiyle İstanbul, kültür-sanatla dopdolu bir Mayıs ayına merhaba diyor! Tiyatrodan…
Son zamanların popüler ürünü, ağzımızdaki küçük mucize: Gıda takviyeleri! Tıp dünyasında fikir ayrılıklarına neden olan,…