Genel

Dopamin ve Dopamin Detoksu

Merhaba KalemlİK okurları! Bugün size oldukça ilgili olduğum sinirbilim alanından bir konuyu aktaracağım: Dopamin ve dopamin detoksu.

Dopamin, kaba tabirle beynin ödül merkezini tetikleyen bir nörotransmitter yani beyin hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan bir kimyasaldır. Bu nörotransmitter size yaşam amacını veren moleküldür; bir amaç edinmek, konsantrasyon ve enerjinizi korumak, çabalamak… Bunu daha somut anlatmak gerekirse üniversite sınavına hazırlandığımız o yıllara dönelim. Bir yıllık süre zarfında sizi çalışmaya iten şey dopamindir. Süreç anında dopamin salgısı sağlıklı salgılanan bireyin zihni aylar süren çalışma sonucunda bu çalışmalarının karşılığının gireceği üniversite olduğunu bilir ve bu düşüncenin verdiği hazla çabalarını sürdürür.

Bu kadar önemli işlevleri olan bu kimyasal molekülün salgılanma döngüsünün bozulması ise günümüz dünyasında hiç de zor değil. Kişinin potansiyelini kullanmasının önündeki en büyük engellerden birinin dopamin salgısının bozulması olduğunu düşünüyorum. Düşüncemi açmak gerekirse ulaşması çaba gerektirmeyen ve dışa bağımlı tetiklenen yani eksojen salgılamaya alışan beyin uzun dönemde tembelleşerek salgılamayı azaltır. Çünkü zaten dışardan bunu kolayca alabileceğini öğrenmiştir. Bu noktada bağımlılık dediğimiz durum devreye girer. Buna birçok örnek verilebilir: Sosyal medya bağımlılığı, şeker bağımlılığı veya yasaklı maddeler gibi.

Peki endojen yani içsel dopamin salgılama nelerle sağlanır? Spor yapmak, kitap okumak, fiziksel veya düşünsel çabalar sonrası bir şeyler üretebilmek olarak özetlenebilir. Tekrar yukarıdaki örneğe dönelim. Sınava hazırlanan kişinin okuldan geldiği anı düşünelim. Salgılamanın iki yolla olacağını biliyoruz: Eksojen ve endojen. Kişi geldiği gibi uzanıp telefonunun ekranını kaydırmaya başlayıp bir anda fazlaca uyarana maruz kalırsa beyin bu olağandışı dopamin miktarını karşılayabilmek için reseptörleri arttırır, eşik değer yükselir. Ve bingo! Kişi kısır döngüye girmiştir. Artık yüksek ihtimalle ders çalışamaz çünkü ders çalışmanın vereceği hazzın sonucu uzun sürelidir ve endojen olduğu için anormal dopamin salgısına neden olmaz; yani artan reseptörler eşik değeri geçemeyip aç kalır. Onları doyurmak isteyen beyin ise kişiyi tekrar telefona yöneltir. Burada da irade faktörü devreye girer.

İrade demişken bu döngüyü nasıl kırabileceğimizden de bahsetmek istiyorum: Dopamin detoksu. Bu cümleyi okuduktan sonra birden dopamin salgılamaya başladınız çünkü beyniniz ‘’Evet, demek ki çözümü var.’’ diyerek rahatlama yolunu seçip kolayca sıyrılabileceğini düşündü. Üzgünüm ki bunu uygulamak yüksek bir irade gücü gerektiriyor. O yüzden küçük adımlarla veya keskin bir şekilde başlayıp başlamamak siz okurlara kalmış. Şimdi gelin size bu detoksu nasıl uygulayabileceğinizden bahsedeyim.

Öncelikle kesin ve hızlı çözüm için size keyif veren aktiviteleri sıfırlamak gerekiyor. Evet azaltmak değil, sıfırlamak. Akıllı telefonlar, sosyal medya, lezzetli yiyecekler hatta kitap okumak veya spor yapmak gibi sağlıklı aktiviteler de buna dahil. Hiçbir şekilde dopamin salgılayamayacağını algılayan beyin uyum sağlayıp eşik değerini keskin bir şekilde düşürebilir. Geçmişte ermişlerin veya şeyhlerin inzivaya çekilmesi bu yönteme örnektir. Günümüzde ise bu duruma Silikon Vadisi’nden bir örnek verilebilir. Silikon Vadisi çalışanları net detoksu 24 saatlik şekilde uyguluyorlar fakat ‘’azaltma’’ şekliyle uygulanması daha sürdürülebilir bir yol. Veya zevk veren o aktiviteyi kesmek yerine ikame yöntemi de uzmanlar tarafından öneriliyor: Sosyal medyada geçireceğiniz bir saat yerine güzel bir yemek pişirmeyi tercih etmek ve sonucunda afiyetle yemek gibi.

Yazımın sonlarına gelirken işin biraz da tıbbi yönüne değinmek istiyorum. Dopaminin az salgılanması durumunda kişi parkinson, DEHB, huzursuz bacak sendromu gibi hastalıklara sahip olabilir. Örneğin depresyonda olan kişiler genellikle iştahsızlık yaşarlar. Çünkü yetersiz dopamin onların hayatta kalmaları için yemek yemeleri gerektiği güdüsünü onlara yeterince veremez. Fazlalığında ise şizofreni veya OKB görülebilir. Fakat bunlara tekdüze bakmamak gerektiğini vurgulamak istiyorum; yani fazla dopamine maruz kalan kişi şizofreni yaşar demek oldukça yanlıştır. Çünkü bu tarz durumlarda onlarca belki yüzlerce faktör var: genetik, dışsal diğer etmenler, beslenme ve uyku düzeni, stres gibi.

Tüm edindiğiniz bu bilgiler ve yaşadığınız farkındalık sonucu iradeniz zorlansa dahi bu sorunu yaşıyorsanız aşmanız sizin elinizde. Tekrar belirtmem gerekirse, kişinin potansiyelini baltalayan en önemli sebeplerden biri her şeyin kolayına alışmamız. Yani çaba ve emek dengesinin bozulması. Buraya kadar okuduysanız hepinize sağlıklı dopamin salgılayabileceğiniz günler diliyorum!

İlginizi çekebilir: Yılbaşında Yapılabilecek Aktiviteler

Feyza Güntepe

Recent Posts

Astral Seyahatin Bilimsel ve Spiritüel Boyutları

Tarih boyunca Eski Mısır, Hindistan, Çin ve Yunan gibi birçok kültürde varlığını sürdüren astral seyahat;…

1 saat ago

Kintsukuroi’nin Felsefesi: Kırılmanın ve Onarımın Güzelliği

Bazen çok sevmemize ve değer vermemize rağmen bizim için anlamı ve kıymeti çok büyük olan…

3 gün ago

Murphy Kanunları: Şanssızlık mı, Bilim mi?

Elbet bu zamana kadarki hayatımızda yolunda giden gitmeyen birçok olay yaşamışızdır. Bu olaylardan bazısının olumlu…

1 hafta ago

Kapadokya’nın Tarihî Derinlikleri

Merhaba sevgili kalemlik okuyucuları. Bu hafta pek çok medeniyetin hikayesini içinde bulunduran Kapadokya’nın gizli tarihi…

1 hafta ago

Merkür Retrosu Bizi Gerçekten Etkiliyor Mu?

Merkür retrosu, astroloji dünyasında ve kendi dünyalarımızda oldukça popüler bir kavramdır. Bu dönemin iletişim; seyahat,…

2 hafta ago

Kasım Ayı Etkinlik Takvimi #Ajanda

Merhaba sevgili KalemlİK okurları! Sonbahara veda ederken tüm güzellikleriyle kucak açan kışın yeniliklerine kendimizi yavaş…

2 hafta ago