Oyuncu ve Sosyal Medya Fenomeni Sina Özer ile gerçekleştirdiğimiz keyifli röportaj ile sizi baş başa bırakıyoruz. Keyifli okumalar!
Tanınmışlıktan öncesine gidersem çocukluktan beri bir görevdi ama sevdiğim bir görevdi. Zorunluluk olarak görmüyordum bunu. Çevremdeki insanların mutlu olmasından keyif alıyordum, bu psikolojik olarak yorucu bir şey aslında. Mesleğimin bir parçası olunca da daha çok keyif alıyorum. Hem para kazanıyorum hem kendim eğleniyorum böylece kendime daha fazla zaman ayırıyorum.
Bence herkesin olması gerektiği gibi çok eğlendiği bir arkadaş ortamın olmalı. Benim en gülmemi durduramadığım anlar genelde onlarla oldu. Hiçbir zaman bir komedi filmini, işini izlerken bunu yaşamadım. O gülmeyi bilirsiniz, müdür yardımcısının odasında tutamadığın gülmedir ve elinden hiçbir şey gelmez. Bence hayattaki en güzel şeydir o gülme. Beni en çok güldüren şey o arkadaşlarım aslında. Onun dışında daha sanatçılık anlamında sorarsak beni İngiliz komedileri çok güldürüyor. Açıkçası offensive mizaha çok gülüyorum ama o da bu ara bir akıma girdi. Herkes yapabileceğini düşünüyor ama bence çok ince bir iş. Komedi sanatının el işi yani orası, çok dikkatli olmak gerekiyor. En ufak hatada telafisi olmayan başka sorunlara yol açıyor. Ama sonuç olarak beni en çok güldüren şey arkadaşlarım.
Pandemi. Herkes için öyle bence, hayatımıza bambaşka bir boyut kattı.
Benim anksiyetemin en yoğun olduğu zamanlarda, başka yerleri gezmek görmek gibi bir ilaç edinmiştim ve bu elimden alınınca kendimi çok kötü hissedip depresyona girdim. Orda şunu fark ettim. Bir şeyden kurtulmanın tek bir yolunun olmadığını. İnsanın hayatta B, C planlarının olması gerektiğini fark ettim. Mesela dezenfektanı bu kadar yoğun kullanmıyordum, bundan sonra kullanmaya devam edeceğime eminim. Düşünsenize önceden neler yiyip alıyormuşuz. Adamın pis eliyle verdiği şeyi alıp pis elimle yiyordum ve farkında bile değildik ama bundan sonra temizliğe çok önem vereceğime eminim.
Yani öncelikle herkes kadar kullanıcısıyım. Bir de işimin bir parçası olduğu için ekstra büyük bir zamanımı alıyor. Ama şu Clubhouse’ın ilk çıktığı günlerde, Berkcan ile ben varken, 1-2 hafta boyunca gerçekten eğlendiğim için kullandım. Ve bayadır sosyal medyayı o amaçla kullanmıyordum. Bazen acaba yapmam gerektiği için mi yapıyorum yoksa eğleniyor muyum emin olamıyorum.
Clubhouse zamanı baktım çok kötüydü. Yaklaşık 22 saatti ve belli bir yaştan sonra sabahlamak zor oluyor. Bunu söyleyecek yaşta olduğum için de üzgünüm. Eskiden 2 gece uykusuz dayanabilirdim ama şimdi 22 saat durunca hayatın alt üst oluyor ve uyku düzenimi o günden beri düzene sokamadım.
Linç belki de insanoğlunun yaratılışından beri olan bir şey. Ama her zaman haksız yere yapılmıyor bu. Bazılarına tepki göstermemiz gerekiyor. Şu an maalesef biraz yanlış anlaşılıyor. “Ne gelse de linçlesek” gibi olduğu için böyle adlandırıyoruz. Bence hiç araştırmadan saldırmak insanın kendine güvenmemesinden kaynaklanıyor biraz da. Herkes tepki gösterebilir tabii ki ama araştırmak önemli. Ben de 2013’ten beri aktifim ve küçük küçük linçler yedim ama bazı arkadaşlarım çok fazla linç yedi. Belki benim olaylara karşı tutumum veya insanların beni görme şeklinden dolayı çok aşırı linç yemedim. Bir anda aşırı da tanınmamanın etkisi de var bence. Çünkü biri bir anda ünlü olunca sevenlerle sevmeyenlerin sayısı birbirine yakın oluyor ve o zamanlarda linç yemek daha kolay oluyor. İlk zamanlarda üzülüyordum. Bazı zayıf noktalarım var, oralardan vurulunca çok daha kötü oluyordum. Artık eskisi kadar rahatsız olmuyorum, birkaç olay dışında da çok takmadım. O zamanlarda da en büyük kozum “seni sevenlerle sevmeyenlere aynı davranmamak” oldu.
Somut bir örnek vermem gerekirse el şakalarını hiç sevmem. Teması sevmeyen biri değilim ama vurma, el şakası gibi hareketleri sevmem. Ben sınırları bildiğimi düşündüğüm için bunları belli sınırlar içinde yapıyorum. Ama aynı ortamda başka biri bunu abartabiliyor ve ben sınır koyduğumda ikiyüzlü oluyorum. Savunması da “Sina yapıyor ama!” oluyor. İşte sınırı bilerek yapılmalı bu tarz şeyler. Bir de saygıya çok önem veririm. Saygısızlığa vurulan şakaları sevmem. Kendisiyle dalga geçilmesine izin veren biriyim ama hani bazen iğnelemeye geçer ya bu şakalar, işte o zaman da tahammül edemem.
Ben iyi bir oyuncu değilim, o yüzden kod veremem. O kadar fazla oyunculuk yaptığımı düşünmüyorum. Haluk Bilginer bile henüz iyi bir oyuncu değilim diyorsa bana söz bile düşmez. Ne kadar pratik yaparsanız o kadar iyi oyuncu olursunuz bence.
Bence her insanda olması gereken bir şey gözlem yeteneği. Drama veya tiyatroda yer almak insanın sosyal becerilerini aşırı derecede geliştiriyor. Reklamcılıktaki hocamız, ilham denen şeyin yaptığın gözlemlerin yerine oturması bir plan içinde olmasıdır, derdi. Bence de öyle. Hayatta hepimizin rolü var. Rollerin olmasında sorun yok bence. Bir insana en iyi cevabı verebilmek için onu çok iyi gözlemlemek gerekiyor ve bu konuda kendimi şanslı ve iyi görüyorum.
Keşke daha önce bitcoin alsaydım. Pişmanlık duyduğum çok bir şey olmadı aslında. Özellikle pandemide sevdiğin insanlara onları sevdiğini göstermenin ve söylemenin çok önemli olduğunu fark ettim. Dayımı kaybettim pandemi döneminde. Covid’den dolayı değildi ama hastanede geçirdiğim 12 saat oldu ve gitti yani hiçbir şey yapamadım. Ölüm böyle bir şey bunun için gidip öpeceksin, sarılacaksın, hissettireceksin.
Geçtiğimiz günlerde 4N1K’yı çekerken çok zorlandığım bir set günü geçiriyordum. Covid-19’un ne olduğunun şu anki kadar bilinmediği zamanlardı. Psikolojik olarak çok kötüydüm. Her gün acaba bugün hasta mı olacağım korkusuylaydım ve aynı zamanda yeme içmeden de kesilmiştim. Üstüne bir de çok sıcaktı ve filmi kışın çekmeye başladığımız için üzerimde kışlık kıyafetler vardı. Yani çok kötü bir gün geçiriyordum. Akşam böyle şey oldum “Ben niye buradayım, ne yapıyorum burada?” ama bunun 4N1K ile alakası yok. O an gün ışığı yapmak için büyük bir ekip geldi ve vinçlerle ışıkları kurdular. Daha sonra o ışığa baktım ve “Lanet olsun çok seviyorum bu ortamı!” dedim. Yani çok acayip çünkü o kadar yaratılmış bir dünya ki orası. Sen orada bir karakteri canlandırıp o dünyaya can veriyorsun. İşte o bir bağımlılık gibi bir girdin mi bir daha çıkamıyorsun. Oradaki yapma dünyayı yaratıp ona can veren karakterlerden biri olmak hoşuma gidiyor. Bu cevabım tiyatro için de geçerli.
Oradaki o sahte dünya bittiğinde benim için de bitiyor. Yani ben oradaki karakterin hayatıma bir şey katması gibi bir gayem olmuyor. Çünkü o benim işimin bir parçası. Kendi olduğum kişiyle zaten yıllar yılı geçirmiş ve bir sürü şey yaşamışım. Yani bu yüzden dışarıda canlandırdığım bir karakter benim karakterime etki ediyorsa asıl o zaman benim karakterimde bir zayıflık var demektir.
Modern Family’deki Phil Dunphy’nin saflığı ve komedisine bayılıyorum. İzlemeyenlere de Modern Family izlemelerini öneririm.
İlginizi Çekebilir: Dinleyicilerin Gönlünde Huzur Yarata Nilipek. Röportajı
Bazen çok sevmemize ve değer vermemize rağmen bizim için anlamı ve kıymeti çok büyük olan…
Elbet bu zamana kadarki hayatımızda yolunda giden gitmeyen birçok olay yaşamışızdır. Bu olaylardan bazısının olumlu…
Merhaba sevgili kalemlik okuyucuları. Bu hafta pek çok medeniyetin hikayesini içinde bulunduran Kapadokya’nın gizli tarihi…
Merkür retrosu, astroloji dünyasında ve kendi dünyalarımızda oldukça popüler bir kavramdır. Bu dönemin iletişim; seyahat,…
Merhaba sevgili KalemlİK okurları! Sonbahara veda ederken tüm güzellikleriyle kucak açan kışın yeniliklerine kendimizi yavaş…
Modern ilişkiler, insan duygularının ve psikolojisinin derinliklerine dokunan çeşitli karmaşıklıklarla doludur. Şimdilerde bir ilişkinin başlaması,…