Zihin aktarımı; bilim kurguya dair izlediğimiz, okuduğumuz tüm hikâyelerde karşımıza çıkan heyecan verici ve bir o kadar da ilginç bir konu. Peki, her şeyi bir kenara bırakarak bu konuyu değerlendirirsek zihin aktarımı gerçekten mümkün olabilir mi? Yoksa yalnızca filimler de görüp kitaplarda okuduğumuz bir hayalden mi ibaret? Gelin ufak çaplı bir göz atalım.
“Zihin aktarımı” uzun bir süredir birçok insan için ilgi çekici bir konu. Birçok insan bunun sadece bilim kurgu ögesi ve gerçek olamayacağını söylese de birçok insan “Şu andaki teknoloji geçmişteki insanlar için asla varılamayacak, hayal dahi edilemeyecek bir noktada iken şu an çok normal.” düşüncesi ile zihin aktarımının bir gün bilim kurgu eserlerinin dışına çıkıp gerçek dünyanın bir parçası olduğunu düşünüyor. Peki, gerçekten bu düşünce bir gün gerçekleşecek mi? Yoksa sadece hayal gücümüzün bir ürünü mü?
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var ki zihin aktarımı konusu hakkında artık sadece hayal ürünü olan hikâyeler ve senaryolar yazılması dışında bilimsel araştırmalar ve deneyler de yapılıyor. Fakat deney ve araştırmaların yapılıyor olması ve çeşitli teorilerin ortaya atılması bu kavramın hâlâ pratik hale geleceğini kanıtlamıyor. Teorik olarak mümkün olup olmadığı, pratiğe nasıl geçirileceği ve elimizdeki teknolojinin bu konuyu pratiğe geçirmek için yeterli olup olmadığı hâlâ bilim insanları tarafından tartışılmakta. Fakat yine de araştırmaların yapılması veya ortaya teorilerin atılması bu konuyu bir bilim dalı haline getiriyor. Gelin yapılan bir deneyi inceleyelim.
Bu deneyde fare beyninin bir kum tanesi kadar olan bölümü incelenmiş ve haritası çıkarılmıştır. Evet bir kum tanesi kadar olan kısmı. Fakat bu kum tanesi kadar olan kısım da 100.000’den fazla nöron bulunuyordu ve toplamda 4 km uzunluğunda bir sinir lifi mevcuttu. Araştırmacılar bu parçayı daha kolay incelemek için 25.000 dilime böldü. Tam 5 ay elektron mikroskopları tarafından incelenen bu parçalardan 100.000.000’dan fazla görüntü elde edildi. Görüntülerin 3 boyutlu modelini oluşturmak ise 3 ay sürdü. Araştırma sonunda ise kum tanesi kadar olan fare beyninden 2.000.000 GB’lık veri elde edilmiştir. Evet, yanlış okumadınız 2.000.000 GB’lık veri ve bu veri sadece fare beyninin bir kum tanesi kadar kısmından. Bu değerleri insan beyninin tamamına uyarlayınca ise ortaya korkunç rakamların çıkacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Peki, bu araştırmaların elle tutulur bir sonuç vermeyeceğini mi gösteriyor? Tabii ki de hayır gelişen teknolojinin karşımıza neler çıkaracağını bilmediğimizden tam bir şey söylemek imkânsız. Konudan bağımsız olarak şunu da söylemek istiyorum ki bu konunun pratiğe geçmesi durumunda bilgisayarlar içerisinde ölümsüz bir yaşam mümkün olabilir mi?
İlginizi Çekebilir: Oyuncu Furkan Göksel Röportajı
Bazen çok sevmemize ve değer vermemize rağmen bizim için anlamı ve kıymeti çok büyük olan…
Elbet bu zamana kadarki hayatımızda yolunda giden gitmeyen birçok olay yaşamışızdır. Bu olaylardan bazısının olumlu…
Merhaba sevgili kalemlik okuyucuları. Bu hafta pek çok medeniyetin hikayesini içinde bulunduran Kapadokya’nın gizli tarihi…
Merkür retrosu, astroloji dünyasında ve kendi dünyalarımızda oldukça popüler bir kavramdır. Bu dönemin iletişim; seyahat,…
Merhaba sevgili KalemlİK okurları! Sonbahara veda ederken tüm güzellikleriyle kucak açan kışın yeniliklerine kendimizi yavaş…
Modern ilişkiler, insan duygularının ve psikolojisinin derinliklerine dokunan çeşitli karmaşıklıklarla doludur. Şimdilerde bir ilişkinin başlaması,…