Plasebo, Latincede “hoşnut edeceğim” anlamına gelmektedir. Plasebo etkisini ise bir maddenin tedaviye yönelik hiçbir farmakolojik etkisi olmamasına rağmen maddenin kullanımının hastalığa veya rahatsızlığa iyi gelmesi olarak açıklayabiliriz. Bir insanın aklına bu tür bir illüzyon neden gelir diye düşündüğümüz zaman, kendimizi tarihin tozlu sayfalarını karıştırırken buluyoruz.

2.Dünya Savaşı yıllarında Doktor Henry Beecher’ın kıt kaynaklardan dolayı morfin yerine askerlere tuzlu su karışımı vermesi ve askerlerin bu karışımın ağrılarına iyi geldiğini belirtmeleriyle teorinin serüveni başlamış bulunuyor. Henry Beecher’ın yaptığı bu deneydeki en önemli detay ise hastalarına yaptığı psikolojik destek. Hastalarına ağrılarının geçeceğine ve çok iyi olacaklarına dair düzenli olarak psikolojik destekte bulunan Beecher, hastaların %35’inden ağrılarının azaldığına dair olumlu sonuçlar aldı. O günden sonra da bu konu hakkında birçok deney yapıldı.

“Sadece düşünce yoluyla bir ağrı nasıl geçirilebilir?” temel sorusuyla başlayan araştırmalar bizi çok farklı sonuçlara götürüyor. Tedavi edeceğine inanılan madde kullanıldığı anda beynin ödül mekanizması aktifleşiyor ve kandaki dopamin ile endojen opoid düzeyinde değişimler meydana geliyor. Çünkü insan beyni inandığı düşünceye kendini koşullar ve koşullandığı düşünceler gerçekleşme eğilimi gösterir. Psikolog Marion Goebel ve ekibi, nezle alerjisi olan 30 kişiye 5 gün boyunca bir deney yaptı. Ekip, deneklere her gün kendi ilaçlarını almadan önce özel bir içecek içmelerini tavsiye etti. Birinci gruba her gün su ve normalde kullandıkları antialerjik ilaç verildi. İkinci gruba ise bahsedilen bu özel içecek ve tedaviye hiçbir faydası olmayan ilaç görünümlü bir kapsül verildi. Sonuç olarak ikinci grubun içtiği özel içecek ve kapsülün, birinci grubun içtiği su ve gerçek ilaç ile fiziksel olarak aynı etkiyi yarattığı gözlemlendi.

Plasebo etkisi, yalnızca tedaviler için geçerli bir durum değildir. Aslında günlük hayatımızda da inançlarımızın duygularımıza, davranışlarımıza ve geleceğimize olan etkisi çok büyüktür. Örneğin; bir insana kafeinsiz bir kahve verip, yüksek oranda kafein içerdiğini söyleyerek onu gerçekten uyanık tutacağına inandırırsanız o kişi çok büyük ihtimalle gece boyunca dinç ve uyanık kalacaktır. Çünkü insan beyni kendi kendini kandırabilmeye çok müsait bir yapıya sahiptir. Başta kendimize söylediğimiz yalanlar bir evreden sonra gerçekliğimize dönüşebilir. İnancın psikolojimize olan etkisinin farkında olup amaçlarımız doğrultusunda kullanabilirsek istediğimiz birçok şeyi çok daha kolay elde edebiliriz.

İlginizi Çekebilir: Kırık Kalp Sendromu

Ayşegül Sena Budak

Recent Posts

Kintsukuroi’nin Felsefesi: Kırılmanın ve Onarımın Güzelliği

Bazen çok sevmemize ve değer vermemize rağmen bizim için anlamı ve kıymeti çok büyük olan…

3 gün ago

Murphy Kanunları: Şanssızlık mı, Bilim mi?

Elbet bu zamana kadarki hayatımızda yolunda giden gitmeyen birçok olay yaşamışızdır. Bu olaylardan bazısının olumlu…

7 gün ago

Kapadokya’nın Tarihî Derinlikleri

Merhaba sevgili kalemlik okuyucuları. Bu hafta pek çok medeniyetin hikayesini içinde bulunduran Kapadokya’nın gizli tarihi…

1 hafta ago

Merkür Retrosu Bizi Gerçekten Etkiliyor Mu?

Merkür retrosu, astroloji dünyasında ve kendi dünyalarımızda oldukça popüler bir kavramdır. Bu dönemin iletişim; seyahat,…

2 hafta ago

Kasım Ayı Etkinlik Takvimi #Ajanda

Merhaba sevgili KalemlİK okurları! Sonbahara veda ederken tüm güzellikleriyle kucak açan kışın yeniliklerine kendimizi yavaş…

2 hafta ago

Lovebombing, Ghosting ve Gaslighting

Modern ilişkiler, insan duygularının ve psikolojisinin derinliklerine dokunan çeşitli karmaşıklıklarla doludur. Şimdilerde bir ilişkinin başlaması,…

3 hafta ago