Video oyun sektörü, son 60 yıl içerisinde hayatımıza girmiş oldukça yeni bir sektör. Ancak teknolojinin gelişimiyle paralel bir şekilde ilerleyen ve her geçen yıl tahmin edilemez ölçütlerde gelişen bu sektör, bir günde bugünkü popülaritesine ulaşmadı. Sevgili KalemlİK okurları bu yazımda sizlere bu süreçten bahsetmek ve video oyunlarının nasıl bugünkü popülaritesine ulaştığını anlamanıza yardımcı olmak istiyorum.
Video oyunlarının tarihi 1958 yılına dayanıyor. Fizikçi Qilliam Higinbotham’ın geliştirdiği Tennis For Two adındaki oyun, ilk video oyunu olarak kabul edilir. 1958 yılının öncesinde ne kadar bu konu üzerine çalışmalar yapılmış olsa da somut bir ürün ortaya konulamamıştı. Bu eksiği gören Qilliam kolları sıvadı ve osiloskop ekranından görüntülenebilen bu mihenk taşını geliştirdi. 1962 yılına geldiğimizde ise Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Steve Russel ve arkadaşları bir başka dönüm noktasına kaynaklık ederek bilgisayar tabanlı ilk oyun olan Spacewar’u geliştirdiler.
Günümüzde ortaya çıkan ve gelişen birçok sektörü incelerseniz temelinde rekabetin yattığını görebilirsiniz. 1962-1972 yılları arasındaki 10 yıllık süreçte bilgisayarlar video oyunu edinme ve oynama sürecinde rakipsiz konumdayken 1972 yılında Ralph Baer ve arkadaşları Magnavox Odyssey adındaki ilk oyun konsolunu üretip satışa sunarak bu durumu kökünden değiştirdiler, bu sektörde yepyeni bir rekabet arenası oluşturdular. Magnavox Odyssey üç yılda 700.000’i aşan satış rakamlarına ulaştı ve bu rakamlar yeni yeni oluşan bir kitle olan oyuncu kitlesi için oldukça umut vadedici rakamlardı. Aradan 13 yıl geçti, yeni gelişmeler oldu ancak kanımca hiçbirisi Nintendo’nun oyun konsoluyla piyasaya girmesinden daha kritik değildi. Bu hamle oyun sektörünü hareketlendirdi ve kitlenin bir anda büyümesine yol açtı. Konsol maliyetlerini düşüren Nintendo oyunculara sağladığı bu imkânın üzerine bir de günümüzde dahi çok konuşulan oyun serileri olan Super Mario ve Legend Of Zelda’yı piyasaya sununca işin gidişatı tamamen değişmişti. Bahsettiğim rekabet ortamı konsol dünyasının 1990’lı yıllarda dallanarak çeşitlenmesi ile kızışmaya devam etti çünkü piyasaya Sega ve Sony de eklenişti. Sony’nin 1994 yılında PlayStation’ı, Microsoft’unsa 2005 yılında Xbox 360’ı piyasaya sürmesiyle dönülemez eşik aşılmıştı ve video oyunları her çocuğun gönünde taht kurmuştu. İşte bu sektörün gelişim süreci en temelde bu şekildeydi.
Bazı insanların, özellikle de video oyunlarının aşırı sıçrama yaptığı 2000’li yılların öncesinde doğmuş insanların anlamakta zorluk çektiği, saçma bulduğu şey bu sektörün nasıl bu kadar cazip olduğuydu. Nasıl bu kadar çok oyuncu türemişti ve bunca insan zamanlarının hiç de azımsanmayacak bir kısmını bilgisayar/konsol başında oyun oynayarak geçiriyordu? Bu soruya verebileceğim öznel yanıt kesinlikle iki kelime olurdu: “Hayal gücü”. Hayal gücümüz ve onu besleyen, farklı seviyelere ulaştıran her şey uzun yıllardır insanoğlunun en dikkatini çeken şeyler. Video oyunları da sundukları sonsuz çeşitlilikteki; her gün gelişen dünyalarıyla bizi mest ediyor, hayatımız boyunca asla deneyimleyemeyeceğimiz anları bize adeta altın tabakta sunuyor. İşte video oyunlarını ve her türlü sanal gerçekliği bu kadar özel yapan nokta bu. Önümüzdeki yıllarda sektör kat be kat gelişmeye devam edecek ve daha da geniş kitlelere yayılacak gibi gözüküyor. Ne olursa olsun sevgiyle, oyunla, hayal gücüyle kalın!
İlginizi çekebilir: Kemal Sunal Müzesi #KeşfetmeyeDeğer
Yorumlar