YouTube ve farklı sosyal medya platformları üzerinden yayımladığı sağlıklı yaşam videoları ve verdiği az kalorili kreatif yemek tarifleri ile Fit Yemek olarak tanıdığımız Emre Gökgöz ile enerjik bir röportaj gerçekleştirdik. Keyifli okumalar!
Online danışmanlık yapıyorsunuz. Bu durum müşterilerinizle empati kurma konusunda sorun yaratıyor mu?
Online diyet tarafında alanına hakim ve iletişim becerileri güçlü diyetisyenlerle çalışıyoruz. Yedi senedir de hem “Fit Yemek” sitemiz fityemek.com‘da hem de sosyal medyada içerik üretiyoruz. Dolayısıyla bu süreçte binlerce insanla iletişime geçerek kilo verme veya almayla ilgili yaşanan sorunları fazlasıyla gözlemleme şansımız oldu. Bu iki etken sayesinde danışanlarımızla kolaylıkla empati kurup yardımcı olabiliyoruz.
YouTube’da bir milyonu aşkın takipçiniz var. Bu işe başlarken bu noktaya geleceğinizi düşünüyor muydunuz?
Açıkçası, hayır çünkü YouTube’a içerik tüketmeye gelen kullanıcıların çoğu eğlenmek için geliyor. Eğlence kategorisinde içerik üretmediğim için de kanalımın bu kadar büyüyebileceğini tahmin etmiyordum. Ülkemizde sağlıklı beslenmeye önem veren kitlenin azlığı da beklentilerimin düşük olmasının sebeplerinden biriydi. Ancak başından beri amacım sadece bu kitleye ulaşmak değil, aynı zamanda bu kitlenin büyümesine de destek olmaktı. Bu nedenle bilgi videolarını dahi eğlenceli ve kolay tüketilebilir hale getirmek için çok emek harcıyorum. Dönem dönem daha fazla insana ulaşabilmek adına bilgi/eğlence dengesinde eğlenceye kayan içerikler de hazırlıyorum. Sonraki adımda da bu içerikle kazandığım kitleyi bilinçlendirmeye çalışmak geliyor. Hepimizin vakti çok değerli ve bu değerli kaynağını içeriklerimi izlemeye harcayan izleyicilerimin de hayatlarına katkıda bulunmak ve günün sonunda yeni bilgilerle ayrılmalarını sağlamak istiyorum.
Pandemi süreci ve sonrasında insanların spor alışkanlıkları konusunda ne gibi değişiklikler oldu?
Pandemi sürecindeki hareketsiz yaşam, hareket etmenin önemini acı bir şekilde gözler önüne serdi. Mental olarak zorlayıcı bir dönemdi ve güçlü kalabilmek adına çeşitli egzersizlere yönelen çok oldu. Spor salonları da bu dönemde kapalı olduğu için yoga ve “calisthenics” gibi vücut ağırlığıyla yapılabilen sporlara yönelim fazlasıyla arttı. Ayrıca “outdoor” aktivitelerde de bariz bir artış gözlemledim; parklarda ve koşu pistlerinde pandemi öncesinde nadiren birileri olurdu, artık hangi parktan geçsem koşu yapan insanlara denk geliyorum. Sevindirici bir gelişme.
Hayat her zaman beklentilerimizi karşılamıyor. Bir videodan istediğiniz tepkiyi alamadığınızda bir sonraki video için kendinizi nasıl motive ediyorsunuz?
Uzun süredir yayın yaptığım için bu duruma kısmen alıştım, beklentilerimi eskiye oranla daha kolay kontrol edebiliyorum. Dışarıdan bir beklenti hâlinde olmak yerine, kendi gelişimime odaklanıyorum. Hazırlanan her içerikte yeni bir şeyler öğreniyorum, yayınlandıktan sonra beklediğim erişimi yakalayamazsa oturup “Neyi daha iyi yapabilirdik?” diye düşünüyorum. Her bir videoyu gelişim sürecinin bir parçası olarak gördüğüm için de motivasyonumu kaybetmiyorum. Ara ara geriye dönüp bir sene önce yayınladığımız videoları izliyorum ve kaliteyi ileri taşıdığımızı görebiliyorum. Bir alanda gelişim olduğu sürece motivasyon da kaçınılmaz oluyor.
Günümüzde insanlar vakti olmadığı için spor yapamadıklarını söylüyorlar. Siz ise YouTube, online danışmanlık ve tarif kitabıyla uğraşmanıza rağmen spora vakit ayırabiliyorsunuz. Zaman yönetimi konusunda tavsiyeleriniz nelerdir?
Bu konuda insanlar ikiye ayrılıyor, ve ölüyor. Şaka şaka! Bir kesim spor yapmayı aslında istemediği için vakti bahane ediyor, diğer bir kesim ise spora çok fazla vakit ayırması gerektiğini düşünerek vakit bulamıyor. İlk gruptakilere tavsiyem, farklı spor dallarına şans verin. Her insanın mutlaka seveceği bir sportif aktivite vardır, bunu keşfetmeye çalışın. Sosyalleşmeye ayırdığınız zamanın haftada 2 saatini grupla yapılan bir spora ayırabilirsiniz mesela, sosyalleşirken spor da yapmış olursunuz. Sporu sevdikten ve bağlandıktan sonra inanın yapmaya vakit bulabileceksiniz. İkinci gruptakilere şunu söyleyebilirim. Haftada 10 dakika spor yapmak bile hiç spor yapmamaktan kat kat iyidir. Spor yapmaya başlayınca haftanın her günü saatlerinizi ayırmak zorunda değilsiniz. Haftada 2 gün, yarımşar saat yaparak başlayın. Alıştıkça takviminize göre saatleri ayarlarsınız. Mesela konu fiziksel gelişim ise haftada 3 gün, 45 dakikalık antrenmanlar çoğu insan için fazlasıyla yeterli olacaktır.
Videolarınıza esprilerinizle renk katıyorsunuz. Günlük hayatınızda da böyle biri misiniz?
Daha fenayım. Yaratıcı ve hızlı yapılan kelime şakalarına bayılırım. Hatta benim olmadığım bir yerde güzel bir kelime şakası yapan olursa bana da bildirir, tebrik ederim.
Okuduğunuz bölümden farklı bir alanda çalışıyorsunuz. Bu fikir ilk ne zaman oluştu ve buna nasıl cesaret ettiniz?
Geçirdiğim bir ameliyat sonrası sağlıklı beslenmenin önemini anladım ve kendi beslenme alışkanlıklarımı değiştirmeye çalışırken çeşitli zorluklar yaşadım. Bu zorlukları atlatırken de ürettiğim çözümleri paylaşmak için Fit Yemek sayfasını kurdum. MIS mezunu olmanın çok fazla artısını gördüm. Disiplinler arası bir bölüm olduğu için kendi işimi kurduğumda pazarlamasından finansına, yazılımından insan kaynaklarına kadar çoğu alanına hakimdim.
Kanalınızda bilgi verici ve eğlendirici birçok video türü var. Peki siz en çok hangi tür videoları çekerken keyif alıyorsunuz?
Zor bir soru, üzerine düşünmeye kalksam çok vakit alacak. O yüzden pek düşünmeden tarif videolarını seçiyorum. Çekim bittikten sonra yemeğim de hazır oluyor hem, bir taşla iki kuş.
Spordan önce nasıl bir hayatınız vardı? Spor hayatınızı nasıl değiştirdi?
Ortaokuldan beri sporla iç içe olduğum için sporsuz bir yaşamın nasıl olduğunu pek hatırlamıyorum. Eğer ağırlık çalışmaktan bahsediyorsanız da öncesinde bir deri bir kemiktim. Sporun hem mental hem de fiziksel çok faydasını gördüm, görmeye de devam ediyorum.
Boş vakitlerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu soruya kişisel gelişim alanından cevaplar verilir genelde, ben öyle yapmayacağım. Çünkü kişisel gelişim boş vakitlere atılamayacak kadar önemli bence, bu yüzden takvimimizde yer almalı. Boş vakitlerimi uzanıp dinlenmeye veya arkadaşlarımla vakit geçirmeye ayırırım genellikle.
Son olarak, KalemlİK okurlarına tavsiyeleriniz nelerdir?
Üniversite döneminde hep “Vaktinizi boşa harcamayın.” denirdi bize. Ben de fırsatını bulmuşken şöyle demek istiyorum, vaktinizi boşa harcayın ama tamamını değil. Aklınızda hep yeni fikirler dolaşsın, düşünme ve üretme alışkanlığını kazanmaya çalışın. Şartlar nasıl olursa olsun kendi içinize dönmeyi ve kendinize yatırım yapmayı ihmal etmeyin. Son olarak da her fırsatta sosyalleşin. Vakit ayırıp okuyan her birinize sağlıklı ve keyifli günler diliyorum, yeni videolarda görüşmek üzere! Sevgiler!
İlginizi çekebilir: İnanmanın Gücü: Plasebo
Yorumlar