Merhaba sevgili Kalemlik okuyucuları! Bugün, dünya tarihinin en büyük liderlerinden biri olan Napolyon Bonapart’tan bahsedeceğim. 15 Ağustos 1769’da Korsika Adası’nda doğan Napolyon, İtalyan kökenli bir ailenin çocuğuydu ve başlangıçta Fransız milletine bağlı değildi. Genç yaşlarda Korsika milliyetçisi olarak yetişen Napolyon, Fransız Devrimi’nin etkisiyle Fransız kimliğini kabul etti. Ailesi soylu değildi, ancak Napolyon,soyu hakkında soru soranlara “Asalet benim adımla başlar!” diyerek soylulukla ilgili görüşünü belli etti
1785’te Fransa’da askeri okula kabul edilen Napolyon, burada askeri kariyerine başladı. Çocuklugunda Korsika aksanından dolayı alay edilmesine ve yalnız kalmasına rağmen bu durum onu daha da kararlı hale getirdi. Fransız Devrimi’nin yarattığı kaos, Napolyon’un hızla yükselmesini sağladı. Toulon Kuşatması’nda İngilizlere karşı kazandığı zaferle dikkat çekti.
Napolyon’un asıl yükselişi, 1796’daki İtalya Seferiyle başladı. Başlangıçta zayıf bir ordu olan İtalya ordusunu olağanüstü stratejilerle Avrupa’nın önemli askeri güçlerinden biri haline getirdi. Fransız halkı onu büyük bir askeri lider olarak kabul etmeye başladı. Ardından Mısır Seferi’ne çıktı ve lojistik sorunlara rağmen başarılı bir yönetim sergiledi.
1799’da Fransız yönetimindeki zayıflıktan faydalanarak darbe yapmayı planladı. 18 Brumaire darbesi sonrası, Napolyon üç konsülden biri oldu ve 1802’de ömür boyu konsül olarak atandı. 1804’te kendisini Fransız İmparatoru ilan etti. Geleneklere uymayarak tacı papanın takması yerine kendisi taktı. İmparatorluk, devrimci idealleri pekiştiren reformlar yapmasına olanak sağladı ve Fransız Devrimi’nin kazanımlarını sürdürerek Avrupa’daki birçok ülkeye Fransız etkisini yaydı.
Napolyon’un askeri dehası, 1805’te Austerlitz Muharebesi’nde zirveye ulaştı. Bu zafer, Fransız ordusunun Avrupa’daki büyük kısmını yenmesini sağladı. 1806’da Prusya’yı, 1807’de Rusya’yı mağlup etti. 1808’de İspanya’ya müdahale etti ve Fransız kuklası bir hükümet kurarak başına kardeşi Joseph’i getirdi. Avrupa’daki birçok ülke Fransız İmparatorluğu’na bağlandı. Ayrıca Napolyon, İngiltere’ye karşı kara yoluyla ekonomik ambargo uygulamayı denedi, ancak kaçakçılık ve bazı ülkelerin yasağı delmesi nedeniyle bu strateji başarısız oldu.
Napolyon’un en büyük hatalarından biri, 1812’de başlattığı Rusya Seferi’ydi. Ruslar, Fransız ordusunu iç bölgelere kadar takip etti ve kış mevsimi Fransızların büyük kayıplar yaşamasına yol açtı. Napolyon, ordusunun büyük kısmını kaybetti. Ardından 1813’te Leipzig Savaşı’nda ağır bir yenilgi aldı ve Elba Adası’na sürgün edildi. Ancak 100 gün sonra Elba’dan kaçtı ve Fransa’ya döndü. 1815’te Waterloo Savaşı’nda yenildi ve tekrar sürgüne gönderildi. Napolyon’un üst üste yenilgiler almasında, askeri ilkelerinden taviz vermesinin büyük rolü olduğu söylenebilir.(Merkezi ordu stratejisi,ordunun her zaman hızlı olması vb.)
Napolyonun kişisel en önemli özelligine gelince, zekasının yanı sıra liderliği inanılmaz bir şekilde uygulayan biridir. Sınırsız gücüne rağmen, yaptığı hareketleri her zaman astlarıyla açıkça tartışmış ve açıklamıştır. Askerleriyle cephede çoğu zaman şakalaşmıştır.Diğer generalleri inanilmaz gösterişli askeri formalar giyerken o sade bir palto ve şapka tercih etmiştir. Ancak bu, onun otoriter bir insan olmadığı anlamına gelmez.Bir yanda bizden biridir, diğer yanda dünyanın fatihidir. Sonuç olarak, Napolyon insanlara baskı yoluyla değil, kendisine bağlayarak hükmetmiştir. Fransa, devrim ve cumhuriyete rağmen her zaman bir Napolyon aradı ve günümüzde de aramaya devam ediyor. Çünkü insanlar kişilere fikirlerden daha çok bağlanır.
Napolyon, 1815’te Saint Helena Adası’na sürgün edildi ve burada 1821’de mide kanserinden hayatını kaybetti
İlginizi çekebilir: Kapadokya’nın Tarihi Derinlikleri
Yorumlar