Genel

Eski Bir Çin Öğretisi: Feng Shui


Hiç bulunduğunuz mekanların üzerinizde etki yarattığını fark ettiniz mi? Örneğin bazı mekânlarda huzur bulup orada saatlerce kalmak istersiniz ya da bazı mekânlarda üzerinize ağırlık çöker, orada bulunmak istemezsiniz. Beş bin yıllık eski bir tarihi olan Feng Şui felsefesiyle bunu açıklamak mümkün.

Kelime anlamı olarak Feng ‘’rüzgâr’’, Şui ise ‘’su’’ anlamına gelmekte. Eski Çin inançlarına göre evrendeki enerji akışının rüzgâr ve su aracılığı ile sağlandığına inanılırdı. Bu kadim felsefeye göre evren, doğa ve insan yaşamı birbiriyle iç içedir. Ayrıca bu öğreti birçok felsefeyi de kapsar: 5 Element (Wustling), Bagua Haritası…

Dolayısıyla Feng Şui, doğa ve evrenin bize sunmuş olduğu fırsatları en etkin biçimde kullanmamız için bize rehberlik eder. Bir din veya tarikatçı amaç taşımaz. Tepeden tırnağa uyum içinde olmamızı ister. Bunlardan birisi de yazının başında değinildiği gibi bulunduğumuz mekanlardır. Renkler, materyaller, kokular ve daha birçok unsur üzerimizde bir enerji oluşturur.

Feng Şui’ye Göre Ev Dekorasyonu Nasıl Olmalı?

Evinizde eski, küflü, kırık, bozulmuş veya çatlamış hiçbir eşya bulundurulmamalıdır. Bunlar enerjiyi bloke eder. Ayrıca kullanılmayan eşyalar da bulundurulmamalıdır.

Feng Şui’de ayna kullanımı oldukça önemlidir. Ayna kafa, omuz, göğüs çizgisini tamamen gösterecek şekilde konumlandırılmalıdır. Ayrıca aynanın, yansıttığı şeyin enerjisini de kişiye yeniden yansıttığını unutmamalı ve aynanın yerleştirdiği yer bu doğrultuda belirlenmelidir. Örneğin ayna canlı bitkileri yansıtacak şekilde yerleştirilebilir. 

-Kapı girişlerinin karşısında ise ayna olmamalıdır.

– Meyve sepeti boş bırakılmamalıdır.

– Dekorasyonda keskin ve sivri uçlu tasarımlardan uzak durup, yumuşak hatlar tercih edilmelidir. Yuvarlak bir sehpa kullanımı güvenli bir ortamı temsil eder.

– Banyo kapısı ve klozet kapağı her zaman kapalı tutulmalıdır.

– Oturma odasında ‘’U’’ şeklinde yerleşim tavsiye edilip, ‘’L’’ şeklindeki yerleşimden uzak durulmalıdır. 

– Giriş kapısının oturma odasına açılması önemlidir. Mutfağa açılan giriş oburluğa sevk ederken, yatak odasına açılan giriş tembelliğe sevk eder.

– Beyaz ışık yerine gün ışığı veya sarı ışık kullanımı tavsiye edilmektedir.

–  Yatak kapının olduğu duvara ya da kapının direkt karşısına konumlandırılmamalıdır. Fakat yatak kapıyı direkt olarak görecek bir şekilde yerleştirilebilir. Yatak başlığının kuzeye denk gelmesi de olumlu bir özellik taşır.

– Yatak odasında, özellikle yatağın karşısında, ayna bulunmamalıdır.

– Evli çiftlerde tek kişilik iki ayrı yatağı yan yana koyup çift kişilik yatak olarak kullanılmamalıdır. Bu yerleştirme çiftlerde ayrılığı sembolize eder.

– Yatağın altı boş olmalıdır, baza kullanımı tavsiye edilmemektedir.

– Bitki ve çiçekler sadece hasta olan kişilerin yatak odasında kullanılmalıdır.

– Ev içinde kaktüs kullanılmamalıdır. Ev dışında veya balkonda muhafaza edilmelidir.

Musluğun ve ocağın yan yana olması, ateş ve su elementlerinin çatışmasına neden olur. Bu sebeple bu iki alanın birbirinden uzakta olmasına dikkat edilmelidir.

– Bahçedeki ağaç dallarının eve değmemesi gerekmektedir.

– Çalışma masası mümkünse dışarıyı görecek şekilde olmalı ve üzeri sade olmalıdır.

Koridor duvarlarına enerji akışını yavaşlatmak için resimler asılmalıdır.

– Yemek masasındaki sandalye sayısı 6, 8 veya 12 adet olmalıdır. 

Günümüzde çağdaşlaştırılan ve birçok mimar tarafından kullanılan bu öğretiyi yaşamımızda uygulamak yukarıdaki maddelerle oldukça kolaydır. Sadece birkaç tanesini bile uygulamak bile yaşam alanınızda size oldukça katkı sağlayacaktır.

İlginizi çekebilir: Amsterdam Hakkında Bilinmesi Gerekenler

 

Genel
Dijital Çağın Problemi: Nomofobi
Genel
Evden Çalışırken Çevrim Dışı Kalma Hakkının Önemi
Genel
Kuşak Çatışması ve Karmaşasına Bakış
Henüz bir yorum yok.