2020 yılında hayatımıza bir bomba gibi düşen covid-19 pandemisinin etkilerine henüz veda etmeye başlamışken son günlerde tekrardan ortaya çıkan maymun çiçeği virüsü hepimizi tedirgin etmeye başladı. İlk olarak 1970 yılında görülen bu virüs, adını bilimsel araştırmalarda kullanılan maymun kolonisinde tespit edildiği için bu ismi almıştır. Genetik yapısı 1950’li yılların felaketi olan çiçek virüsüne benzemektedir. Gelin sizlerle birlikte gündemimize bomba gibi düşen bu virüsü birlikte inceleyelim!
Covid-19, hepimizin gerek sağlık açısından gerekse psikolojik olarak kötü günler geçirmemize sebep oldu. Kapanmalar, karantinalar, alınan tedbirler derken hayatımızı adeta bir kaosa çeviren covid pandemisinin etkilerinden henüz kurtulmaya başlamışken son günlerde İngiltere’de ortaya çıkan maymun çiçeği virüsü hepimizin içini korkuyla kaplamaya başladı. Maymun çiçeği, başlarda hayvanlarda gözlemlenen bir hastalıkken 1970’li yıllara gelindiğinde Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde ilk kez bir insan vakası saptanmıştır. Ardından insan vakalar üzerinde yapılan araştırmalarda bu virüsün iki farklı genetik kökene sahip olduğu tespit edilmiştir.
Bu kökenler Orta Afrika ve Batı Afrika kökenleri olup Orta Afrika kökenine sahip virüslerin bulaş sonrası şiddetinin daha fazla olduğu ve ölüm oranlarının daha yüksek olduğu anlaşılmıştır. Asıl ismi Monkeypox olan virüsün insanlara bulaşma yolu primatlar ve kemirgenler olduğu bilinse de mutasyona uğrayan virüsün insandan insana geçişi başlamıştır. İnsanlar arası vücut sıvıları, lezyonlar, solunum damlacıkları ve kontamine maddelerle bulaştığı araştırmalar sonucu fark edilmiştir. Hayvanlardan insanlara ise az pişen et ve enfekte hayvanların yiyeceklerinden bulaşmaktadır. Biraz da belirtilerinden ve bulgularından bahsetmemiz gerekirse kuluçka dönemi 6 ila 13 gün sürebilmekte olup mutasyonlara göre 5 ila 21 gün arası da değişmektedir. Yoğun baş ağrısı, ateş, lenf bezlerinde şişkinlik, sırt ve kas ağrısı, halsizlik, deri döküntüsü ve deri döküntüsünü takip eden papüllere sebep olmaktadır. Vaka ölümlerinde ise %0 ila %11 arası değişmekte olup çocuklardaki ölüm oranı daha yüksektir. Tanı konulurken PCR testlerinden ziyade laboratuvar testleri tercih edilmekte olup gerektiğinde biyopsi ile tanı konulabilmektedir.
Korunma yöntemi olarak ise maymun çiçeğiyle genetik yönden benzerlik gösteren çiçek hastalığının aşısı ve antiviraller kullanılması bir seçenek olarak görülmektedir. Çiçek aşısının kullanımı şu an halka açık olmasa da virüsün seyrine göre kullanıma geçilebileceği söylenmektedir. Bazı haber kaynaklarına göre ülkelerin çiçek aşısı üretimine başladığı ve ürettikleri aşıları depoladıkları söylenmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı açıklamalarda gerekli tedbirlerin alınmaya başlandığını ve bu virüsün covid-19 gibi bir pandemiye yol açmayacağını öngördüklerini söyledi. Her ne kadar bulaş riski düşük ve aşısının hali hazırda buluyor olması içimizi ferahlatacak gibi görünüyor olsa da maalesef içimizdeki korku ve endişeyi geçirmeye yetecek bir açıklama uzmanlardan henüz gelmedi. Dileriz ki bu virüs korkularımız olmak yerine bilim dünyasının bir deneyi olarak kalmaya devam eder. Hepinize virüsler ve hastalıklardan uzak sağlıklı günler dileriz!
İlginizi Çekebilir: EuroLeague Şampiyonu Anadolu Efes
Yorumlar