Geçmişten günümüze kadınlar, erkekler ve cinsiyet algısı birden fazla değişkenin etkisiyle farklılaşmışlardır. Temelde sosyokültürel olan bu farklılıklar daima vurgulanmış ve kendini yenileyerek dile getirilmeye devam etmiştir. Dolayısıyla insan bedeni sadece biyolojik bir unsur değil aynı zamanda toplum ve kültür tarafından şekillenen ve sınırları çizilen bir varlıktır. Bu yüzden de bu bedenin kullanılması da sadece biyolojik etmenlere göre değil, tarihsel ve kültürel ortamın kurallarına göre belirlenir.
Kadın ve erkeğin var olduğu her alanda karşımıza çıkan bu kurallar ve kalıplar, spor dünyasında da yerini almıştır. Toplumsal cinsiyet kalıplarından dolayı spor dünyasında dişil ve eril kodlar oluşmuştur. Bu kodlar; sporda yer alan insanları da olumlu veya olumsuz etkilemektedir. Toplumsal cinsiyet kalıpları, erkeklerin ve kadınların spordaki konumunu olduğu gibi ilgilenmek istediği spor branşlarını dahi etkilemektedir. Bazı sporlar kadınlara bazı sporlar erkeklere özgü olarak görülmektedir. Aksini gerçekleştirmek isteyenler için de bir ön yargı ve tepki durumu ortaya çıkmaktadır. Örneğin yüzme, tenis gibi sporlar kadınlara uygun bulunurken futbol, güreş, boks gibi sporlar da erkeklere özgü olarak düşünülmektedir.
Spora katılım her ne kadar bireysel gibi gözükse de aslında daha çok kurumsal bir süreçtir. Her inançtan, toplumdan, kültürden ve cinsiyetten insan spora katılım gösterebilse bile herkes aynı oranda söz sahibi olamaz. Sayısal olarak spor erkeklerin hakim olduğu bir alandır. Örneğin FIFA‘nın yayımladığı bir rapora göre dünyadaki futbolcuların sadece %5’ i kadınlardan oluşmaktadır. Türkiye’de buna bir örnek ise kadın futbol liginin kapatılmasıdır. 1990’lı yıllarda sayısı 50’yi bulan kadın futbol takımları yeterli bütçe ayrılmaması, sponsor bulunamaması ve ilgisizlik yüzünde kapanmak zorunda kalmıştır.
Uzun süre ihmal edilen sporda cinsiyet konusu 1980’lerden bu yana daha çok ele alınmaya başlanmıştır. Türkiye’de de son 10 yıldır bu konuyla ilgili ciddi araştırmalar ve projeler gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Dünya genelinde, kadınlar için yeni olanakların oluşması, yasal düzenlemelerin yapılması ve kadın hareketinin etkisi ile spora katılımda ve söz sahibi olma noktasında bir artış olmuştur. Sporda eşitlik ve kapsayıcılık kavramları daha fazla önem kazanmış ve farklı toplumlara eşit fırsatlar sunma olanağı sağlanmıştır. Kadınların Olimpiyat Oyunları’ndaki katılımı bu konuda iyi bir göstergedir. 2016 Rio Olimpiyatları’nda toplam sporcu sayısının %45’i kadın sporculardan oluşmaktaydı.
Sporun eşitliğini sağlama konusunda yapılan önemli çalışmalardan biri de, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi tarafından 2014 yılından beri başta erkekler olmak üzere tüm bireyleri toplumsal cinsiyet eşitliği için değişimin savunucusu olmaya çağıran bir dayanışma hareketi olan HeForShe hareketidir. Fenerbahçe Spor Kulübü’ de 2018 yılından beri Tüpraş’ın desteği ile bu harekete katılmış ve sporda eşitlik için bir iş birliği yapmışlardır.
İlginizi çekebilir: Başarı Tesadüf müdür?
Yorumlar