Merhaba Sevgili KalemlİK okurları! Bugün size nomofobi kavramından bahsedeceğim. O zaman çok kısa bir tanımla başlayalım. Nomofobi, bireylerin telefonlarından uzak kaldıklarında oluşan hislerinin ve davranışlarının anormalliğini kapsar.
Biliyoruz ki teknoloji gün geçtikçe hızla ilerlemekte ve bunun getirdiği değişikliklerin etki süresi bir o kadar kısalmakta iken etki gücü de bir o kadar artmakta. Haliyle bu da doğrudan adaptasyon yetkinliğimizle ilişkili. Aslında akıllı telefonların tarihi pek de eskilere dayanmıyor. Bu kadar kısa bir zaman önce hayatımıza girmiş bir varlığın bizim için bu kadar vazgeçilmez olması neden?
Evrimsel açıdan hep bir topluluğa ait olmayı toplulukla yaşamayı arzulayan canlılarız. Birlik duygusu ve birlikte yaşamının getirdiği kavramlar adeta genetik kodlarımıza işlenmiş durumda. Bu hisler hayatın her alanında bizler için birer gereksinim. Fakat sanayileşmek insanı hızlı bir yeni toplumsal düzene itti ve gittikçe toplumsallıktan uzaklaşarak bireyselliğe sürüklenen bir yola dahil olduk, olmak zorunda kaldık. Her ne kadar sık sık bir olabilmekten ziyade biz olmanın önemini vurgulasak da bu kaçınılmaz bir gerçek. Nüfus hızla artıyor bu da beraberinde belli başlı sonuçları getiriyor bunu hem olumlu hem de olumsuz olarak değerlendirmek elbette mümkün fakat yaşamın biraz da huzurla ilgili olması gerektiğine inanıyorum ve bu yüzden de bazı temel içgüdülerimizi beslememiz gerektiğini düşünüyorum. Pandemi bu süreci daha da hızlandırarak bizi ekran arkasında kalmaya alıştırdı bunun çok fazla getirisini saymak da mümkün ama bizden götürdüğü sosyal iletişim becerilerini kesinlikle görmezden gelemeyiz özellikle de yapay zekanın getirdiği ham bilgiyle birlikte pek çok işin sistemleşmesi hislerden ve duygulardan yoksun olan bu varlıkların yerine daha verimlisini koyamayacağı sosyal yeteneklerin önemini daha da vurguluyor.
Yalnızlıklarımıza farklı bir pencereden biraz empati ile biraz da genetik olarak bakmış olduk. Şimdi ise daha güncel olarak sorunumuzu ele alalım. Sanırım bir gün içerisinde insanın başına gelebilecek en kötü durumları sayacak olsak telefonumuzun şarjının bitmesi bunlardan biri olurdu. Aslında bunun en temel sebebi topluluğumuzdan uzak kalacak olmak onlara kendimizi ifade etme yolunun veyahut da onların bize kendini ifade etme yolunun engellenmiş olması. Bu topluluk kimi zaman ailemizi kapsayabilirken aslında internetin getirdiği globallikle tüm dünyayı da kapsıyor. Aslında bu pek çoğumuzun yeni normali ama bu durumun aşırılık gösteren bazı nitelikleri olduğunda nomofobi olarak isimlendiriyoruz. Peki bu nitelikler neler biraz da bunları inceleyelim.
Örneğin kişi telefonundan uzak kaldığında stres yani bir çeşit kaygı bozukluğu hissine giriyor ise ya da obsesif bir şekilde telefonunu kontrol etme eğilimi gösteriyorsa özetle telefonunun eksikliği onun hayatının kalitesini çok ciddi oranda düşürüyorsa bu tanımdan bahsedebiliriz. Belki kendimizi bu tanıma dahil edecek kadar aşırı olarak görmüyorsak bile bunun önlemini almak oldukça gerekli.
Peki neler yapabiliriz? Öncelikle konudan bağımsız kişi bu soruyu soruyorsa farkındalık için en önemli adımı atmış demektir. Yani ilk adımımız farkındalık kazanmak, hislerimiz hakkında düşünmek ve tepkilerimizi ölçmek oldukça önemli. Sonrasında ekran süremizi kontrol etmek de güzel bir adım olabilir. Ardından önerilebilecek en güzel eylemlerden biri kesinlikle meditasyon olabilir. Son zamanlarda sık sık kullandığımız ‘Mindfulness’ kavramını beslemek de oldukça iyi bir adım olabilir. Bu sayede sıradan olarak nitelendirdiğimiz pek çok varlığın anlamı da şüphesiz değişecektir. Eğer kişi tüm bu çaba ve isteğe rağmen bu durumdan kurtulamıyorsa uzmanların önerisi terapi almak. Özellikle de BDT yani bilişsel davranışçı terapi adı verdiğimiz kişinin düşüncelerinin farkına varıp bunlara olan bakış açısını eylemleri üzerinde çalışarak değiştirmek üzerine olan bu ekolle çalışan bir klinik psikologla da görüşmek de bu durumu çözebilir.
Peki sizlerin telefonlarınızla olan ilişkiniz nasıl?
İlginizi çekebilir: Zindan Adası Film İncelemesi
Yorumlar