Sinema/TV

Zindan Adası Film İncelemesi


Zindan Adası, en basit tabiriyle 8.2 IMDb puanına sahip, bünyesinde Leonardo Di Caprio, Mark Ruffalo, Ben Kingsley gibi usta oyuncuları barındıran, 2010 yapımı bir gerilim, dram filmidir. Dennis Lehane’nin aynı isimli kitabından beyaz perdeye uyarlanmıştır.

Zindan Adası Filmi, izleyiciler ve eleştirmenler tarafından oldukça beğeni toplamış, uzun yıllar konuşulmaya devam etmiştir. Peki ya Zindan Adası’nı bu kadar özel kılan şey nedir? Gelin hep beraber bunları inceleyelim ve Zindan Adası’nda bir yolculuğa çıkalım.

Gerçek ve Yalan/Su ve Ateş

Zindan Adası ters köşelerle dolu bir film ancak bu ters köşeleri ve filmi daha iyi anlamlandırabilmemiz için önce filmdeki su ve ateş dengesini anlamamız gerekiyor. Filmde su; gerçeği ve travmaların kendisini simgelerken ateş yalanı, travmanın yarattığı yanılsamayı temsil etmekte. Dolayısıyla ateş motifini gördüğümüz sahneler aslında gerçekte yaşanmamış olan yanılsamalardan ibaret.

Filmimizin baş karakteri Teddy, 2. Dünya Savaşı’nda Dachau’nun kurtuluşunda yer almış eski bir dedektif. Film boyunca onun bakış açısından, yaşanan tonla olaya tanıklık ediyoruz ancak bu olaylar bize Teddy’nin bakış açısından sunulduğu için neyin gerçek neyin yalan olduğunu idrak etmekte zorlanıyoruz. Filmin ilk sahnesinden son sahnesine kadar Teddy’i kayıp hasta Rachel Solando’yu araştırmak için görevlendirilmiş bir dedektif olarak görüyoruz. Olaylar gelişiyor ve aslında her yeni sahneyle kafamızdaki soru işaretlerinin arttığını farkediyoruz.

Burada siz KalemlİK okurlarına Zindan Adası’nda çıkacağınız yolculukta işinize yarayacak nitelikte birkaç tavsiyem var. Öncelikle filmi izlerken her şeyi kafanızda oturtabilmeniz adına mümkünse hiçbir sahneyi kaçırmamalı, her sahneyi ayrı bir dikkatle takip etmelisiniz. Filmde çok fazla ince işlenmiş detay olması sebebiyle Zindan Adası’nı maksimum dikkatle izlemek bilhassa filmin sonunda her şeyi anlamanıza ve kafanızda şimşeklerin çakmasına yol açacak. Bir diğer önerim ise ilkiyle bağlantılı şekilde filmi izlerken kısa notlar tutmanız ve bunlara ara ara birkaç saniye de olsa bakarak hafızanızı canlı tutmanızdır. En azından ateş motiflerinin yer aldığı sahneleri not etmek, gerçek ve gerçekdışı unsurları ayırt etmenizde size yardımcı olacaktır.

Yazımın sonuna doğru yaklaşırken sizlere biraz da filmin psikolojik boyutundan ve dayandığı felsefeden bahsetmek istiyorum. Aslında tüm bu karmaşık yapıyı hiç de karmaşık olmayan bir sözcükle açıklamak mümkün: “Travma”. Bu sözcüğün hepimizde yarattığı farklı çağrışımlar olması gayet doğal ancak Zindan Adası’nın fikrimce önemli karakterlerinden olan Dr. Jeremiah’ın filmin sonlarına doğru kullandığı bir cümle, aslında Zindan Adası’nın üzerine kurulduğu psikolojik altyapıyı çok güzel özetliyor. “Travma sözcüğü, Yunanca yara sözcüğünden gelir. Yaralar, canavarlar yaratır ve siz yaralısınız.”

İnsan duygusal ve duyusal bir varlık olması sebebiyle yaşadıklarını kolay kolay unutamıyor. Bazı şeylerin izi aradan günler, haftalar, yıllar geçse de silinmediği gibi derin yaralar bırakabiliyor. Ben, travmaları uzunca bir süre ince ince yağan yağmurun aniden yol açtığı heyelana benzetiyorum. Travmaya yol açan sürecin öncesi oldukça sessiz geçse dahi bir anda gelen yıkıcı etki hiçbir şeyin eskisi gibi olamamasına sebebiyet verebiliyor. Bu yıkıcı etkinin açtığı yaraları sarmaksa ayrı bir zorluk. Aklın ve kalbin, hislerin ve gerçeklerin birbiriyle savaştığı bu süreç kimileri için travmanın boyutuna oranla yaranın daha da büyümesiyle ve insanın dönüşmekten korktuğu şeye evrilmesiyle sonuçlanabiliyor. Peki ya sizce travmaların yol açtığı yaralar ve yaraların dönüştürdüğü canavarlar için hiç umut yok mudur? Zindan Adası’nı izleyelim ve cevabı birlikte arayalım.

İlginizi çekebilir: Sosyal Medyanın Reklamcılık Sektörüne Etkisi

Sinema/TV
T World: Türkiye’nin Süper Kahraman Evreni
Sinema/TV
Online Sinema ve Dizi Piyasası
Sinema/TV
Sinema Tarihine İz Bırakmış 10 Film Müziği
Henüz bir yorum yok.