Genel

Katarsis: Duygusal Arınmanın Psikolojik Boyutu


Bireyler gün içinde yaşadığı olaylar sonucu birçok duyguya zemin hazırlar: Mutluluk, hüzün, utanç, öfke… Ya da bu duyguları yaşarlar mı? Günümüz dünyasında sosyal medyanın da etkisiyle fazlasıyla toksik pozitiflik hâkim. Belki birey sadece incitilemez ve güçlü görünmek istiyor. Bilinçli veya bilinçsizce duygular bastırılsa da neticede her duygunun dışa vurulmaya ihtiyacı vardır. Her ne kadar acı verici olacağı düşünülse bile.

Bu noktada katarsis kavramından bahsedilebilir. Katarsis, kelime anlamı olarak arınma şeklinde tanımlanmıştır. İlk olarak felsefi bir şekilde Aristoteles ve Platon bu kavrama atıfta bulunmuştur. Aristoteles, Poetika adlı trajedi oyununda bu kavramı ele alır. Seyircilerin oyuncuların canlandırdığı karakter ile kendini özdeşleştirerek kendileri ile yüzleşebileceklerini düşünür. Platon ise Devlet adlı eserinde, yöneticilere adaletli ve onurlu bir karakter atfederek bu kavrama felsefi bir yönden yaklaşmıştır. Yüzyıllar sonra ise Sigmund Freud yaptığı çalışmalar sonucu psikanaliz kuramlarına bu kavramı kazandırmıştır. Joseph Breuer ise psikanaliz tarihinin ilk vakası olarak kabul edilen bir vakada bu tedavi yöntemini uygulayarak hastanın bastırdığı duyguları su yüzüne çıkarır ve başarıya ulaşır

Katarsis psikolojik açıdan daha detaylı ele alınırsa; negatif olarak nitelendirilen ve bastırılan duyguları dışa vurarak bireyin rahatladığı bir süreç olarak ele alınabilir. Peki, her duygusal boşalma katarsis kapsamında ele alınabilir mi? Hayır. Katarsisin esas amacı, bireyin günlük hayatında pozitif bir etki yaratabilmektir. Eğer dışa vurulan duygu olumlu bir sonuç getirmiyorsa bunu bu şekilde nitelendirmek yanlış olacaktır. Örneğin kendini ifade edemeyen ve pasif agresif bir birey duygularını dışa yansıtma kararı alıp bunu fiziksel veya psikolojik şiddet uygulayarak gösteriyorsa bu katarsisle bağlantılı değildir. Birey bunun yerine duygularını ifade etmek için yazmayı tercih edebilir veya terapi (Bilişsel Davranışçı Terapi, Hipnoz, EMDR…) ile duygularını anlayabilir.

Hem kişisel hem de toplumsal ruh sağlığı için bu kavramı sindirebilmek, farkındalığını günlük hayatla bağdaştırabilmek sanılandan daha da önemlidir. Olan bir şey yok edilemez. Bastırıldığı zannedilen her duygu daha da artarak bir süre sonra daha yanlış şeylere dönüşebilir: Kimi zaman fiziksel veya ruhsal şiddet kimi zaman ise kişide ortaya çıkan bir sağlık problemi. Bu noktada yapılması gereken en önemli şey bireyin hangi duyguları bastırdığını fark etmesi ve nasıl dışa vurabileceğini belirlemesidir.

İlginizi çekebilir: “İvan İlyiç’in Ölümü” Kitap İncelemesi

Genel
Bilinçsiz Bir Hastalık: Kleptomani
Genel
IQ ve EQ: Mantık ve Duygunun Birleşimi
Genel
Sosyal Medyanın Acımasız Yüzü: Linç Kültürü
Henüz bir yorum yok.