Yanıyoruz… Dört bir yanımız alev alev. Elimizden gelen tek şey yardım çağrılarından hangi ihtiyaçları temin edip de gönderebiliriz diye düşünmek ve belki de cebimizdeki son parayı oradaki arkadaşımıza göndermek. Güzelliğine hayran kaldığımız, fotoğraflamaya doyamadığımız, havasıyla bizi mest eden ormanlarımız, gözlerimizin önünde küle dönüyor. Biz bu yazımızda artık rüyalarımızda dahi aklımızda olan orman yangınları afetine bir de bu perspektiften bakın istiyoruz. Güneşten kaçıp gölgesinde serinlediğimiz ve geleceğe miras bıraktığımız ağaçlarımız alevler içindeyken ellerimiz ile koca koca alevleri söndürmeye yelteniyoruz.
Her gün sabah uyandığımızda sayısız kötü haber almaktan, sevdiklerimizden haber alamamaktan, bugün neresi yanıyor acaba diye düşünmekten, evlerini hayvanlarını kaybetmiş insanlar için hiçbir şey yapamamaktan, nefes alacak ormanlarımızın kalmamasından, çaresizlikten yorulduk. Çaresizlik içinde “Ne yapabiliriz?”in cevabını aradığımız her saniyede ümidimizi biraz daha yitirirken oradaki hayvanlarımızın çığlıklarını kulaklarımızdan silemiyoruz. Dayanabileceğimiz bir noktada olmaktan çıkan orman yangınları haberlerini izlerken yeşil devlerimizi alevlere kurban olmuş görmek sizin de içinizdeki yaşama hevesini alıp götürüyor, tahmin edebiliyoruz.
“Ben yangının söndürülmesi için ne yapabilirim?” “İnsanlara, hayvanlara, doğaya nasıl yardım edebilirim?” soruları zihnimizde dolanırken sosyal medya üzerinden alınmış yanlış bilgiler ve sonucunda atılmış yanlış adımlar ile daha da kötüye gidiyoruz. Kimimiz sosyal medyadan takip ediyor, kimi destek oluyor, kimi ise her olayda yaptığı gibi köşesine çekiliyor. Bu süreçte sosyal medyada paylaşım yapanlar, destek verenler bizi bir nebze iyiye inandırsa da paylaşım yapanları linçleyenler; benlikleri ve vicdanları arasında bir köprü kalmadığını gözler önüne seriyor. Tabii bu süreçte paylaşım yapmayanları duyarsız olmakla suçlayanların da bir noktada diğerlerinden farkı kalmıyor.
Bir tarafta yanan evler, yaşanmışlıklar, hayatlar, can veren hayvanlar, yok olan ormanlar var. Bir tarafta ise biraz olsun fayda sağlayabilmek adına canını hiçe sayarak elinde su şişeleriyle kendini ateşe atanlar, sesini duyuramayanların sesi olanlar ve maddi manevi elinden gelen desteği esirgemeyenler var. İşte sizin kocaman yürekleriniz var.
Biliyoruz ki yaşam kaynaklarımız, aldığımız nefesin mimarları, şehirden kaçıp sığındığımız ormanlarımız kendini yenileyecek. Biz ise her gün utancımızdan daha da yerin dibine gireceğiz. Çünkü şu an hâlâ “Kuşlar kanadında alevle uçuyor.”
İlginizi Çekebilir: Pop Art: Popüler Sanatın Ayak İzleri
Yorumlar