Sinema/TV

Aftersun Film İncelemesi


28Sevgili KalemlİK okuyucuları, Charlotte Wells yönetmenliğinde çekilen Paul Mescal ve Frankie Corio’nun başrollerini paylaştığı Aftersun, ilk olarak 21 Mayıs 2022’de Cannes Film Festivalinde yayınlanmıştır. BIFA – Britanya Bağımsız Film Ödülleri’nde yedi farklı kategoride ödül almıştır. Kategoriler arasında ise en iyi müzik denetimi ve en iyi ilk yönetmen ödülü göze çarpmaktadır. Bunlara ek olarak 2022 Cannes Film Festivali’ndeki prömiyerinin ardından “Aftersun”, French Touch Jüri Ödülü’nü kazanmıştır. Son olarak Wells, Gotham Ödülleri‘nde çığır açan yönetmen ödülü almıştır.

Baba Calum ve kızı Sophie’nin Muğla’ya tatile gitmesiyle başlayan filmimiz nostaljik bir hava içerisinde Sophie’nin hatıralarını farklı bakış açılarıyla sunuyor. Bunlardan biri Sophie’nin analog kamerası iken diğeri bizim gözlemci bakış açısıyla izlediğimiz görüntüler. Sanılanın aksine film bize tatlı bir baba kız hatırası vermiyor. Her ne kadar açıkça söylemese de verdiği sayısız ipucundan anladığımız üzere Calum intihar ediyor. Bunun en büyük ipucunu ise rave sahnelerinden alıyoruz. Çünkü Sophie babasını en son gördüğü haliyle yani tatildeki hâliyle hatırlıyor kendisi ise yaş almış ve günümüzdeki görünümüyle karşımıza çıkıyor. Bununla da kalmıyor filmin son sahnesindeki “Seni seviyorum Sophie” notlu intihar mektubundan da açıkça anlıyoruz. Calum’un depresyonda oluşunu gösteren sahnelerden biri lisansı olmadan dalış yapması bir diğeri ise otobüsün önüne hiçbir şey yokmuş gibi atlaması ve hemen ardından gelen “Game Over” yazısıdır. Kahramanımızın Taı Chı kitapları okuması ve meditasyonla hayata tutunmasının metaforu ise bize denize düşen gözlüğü son bir umut yakalamaya çalışması ile karşımıza çıkıyor. Ayrıca eski karısının hâla onu araması ve Calum’un “Beni mi kontrol ediyorsun?” demesi de ortada bir sorunun olduğunu sezdiriyor. Bu sahnelerden sonra gelen bir diyalogda Calum, otuzuna geldiğine hayret ettiğini ve kırkına ulaşamayacağını söyledikten sonra kadrajdan yavaşça çıkmasıyla beraber Sophie’nin kendi kamerasını açıp denize doğrultup “Hoşça kal, hoşça kal, hoşça kal “demesi de yine kahramanımızın öldüğünün bizlere ispatıdır. Otel odasında Sophie’nin kamerasıyla devam eden sahnede Sophie; babasına “11 yaşındayken şimdi ne yapacağını hayal etmiştin?” diye bir soru iletiyor fakat babasının yüzü düşüp kamerayı kapattırmasıyla olanları küçük kapalı bir TV ekranından izliyoruz. Bu da bize iki durumun ipucunu veriyor: İlki Calum’un kötü bir çocukluk geçirdiği ve sadece güzel şeylerin kamerada kalmasını istemesi ikincisi ise kamerayı kapattıktan sonra olanların Sophie’nin de dediği üzere küçük zihin hafızasında kalanlar olduğudur. Sargıyı çıkarma sahnesindeki gibi Sophie’nin sarı, aydınlık tarafta Calum’un ise daha karanlık tarafta olması tıpkı güneşin doğuşu ve batışı gibi zıt görünse de aslında karşımıza birbirini çok seven bir baba-kız figürü çıkıyor. Buna Sophie’nin ağzından dökülen “Aynı gökyüzünü paylaşmamız güzel bir şey.” sözleri de kanıt niteliğinde. Birbirini seven baba kızımız tatillerini dolu dolu geçirmek isterler; birlikte halı bakmaya giderler ve çay ikram edilir, ikili teşekkür ederimi telaffuz edemezler satıcı ise “tea sugar” benzetmesiyle bize tatlı bir anı sunar. Sophie birlikte karaoke yapmak ister ama ikili anlaşamaz ve bunun üzerine Sophie babasına para konusunda ağır sözler söyler ve bu ikilinin arasını açar. Bu da Calum’u yıkıma sürükler. Ancak buradan sonra olaylar kronolojik verilmez. Buradan sonra ise intihar mektubu, Calum’un hıçkırarak ağlaması ve karanlık denize doğru gitmesi de yine bize hazin sonun ne olduğunu söyler.

Yönetmene gelecek olursak kendine has ve göze çarpan sahneleriyle dikkat çekiyor. Örnek olarak baba-kızımız partiler, uyuşturucular gibi özel konulardan bahsederken kameranın uzaklaşması ve sanki onları uzaktan izliyormuşuz gibi verilmesi, filmin sonunda birbirinden kronolojik ve mekân olarak farklı 3 sahnenin soft bir geçişle bizimle buluşması, Sophie’nin kamerasından film kamerasına geçişin ustalıkla verilmesi gösterilebilir. Çiçeği burnunda yönetmenimizin ilk uzun metrajlı filmi olmasıyla bizi şaşkınlığa düşürse de belki de bu kadar başarılı olmasının sebebi budur.

Bu tarz yapımları daha sık görmek dileğiyle…

İlginizi çekebilir: Sevilen Yazar Mehmet Berk Yaltırık Röportajı

Sinema/TV
Özgür Sinema Hareketi
Sinema/TV
Avatar: the Last Airbender Dizi İncelemesi 
Sinema/TV
Arkadaşlık Üzerine İzlenmesi Gereken Filmler
Henüz bir yorum yok.